Türkiye ve Katar’dan ortak tatbikat

Türk Silahlı Kuvvetleri kararlı adımlarıyla, yurt içinde ve yurt dışında askeri gücünü göstermeye devam ediyor.  Türkiye Katar ile yaptığı tatbikat ile ilgili MSB tarafından bilgi paylaşıldı.

Katar’da Katar-Türk Birleşik Müşterek Kuvvet (KTBMK) Komutanlığından da bir mekanize piyade bölüğünün katıldığı “Al-Adeid-2019 Fiili Atışlı Arazi Tatbikatı” sona erdi.

Türkiye ve Katar’dan ortak tatbikat

MSB AÇIKLAMA YAPTI

Milli Savunma Bakanlığından yapılan açıklamada, Katar’da icra edilen ve Katar-Türk Birleşik Müşterek Kuvvet (KTBMK) Komutanlığından da bir mekanize piyade bölüğünün katıldığı Al-Adeid-2019 Fiili Atışlı Arazi Tatbikatı”nın 10 Nisan tarihinde başarıyla tamamlandığı belirtildi.

Kaynak: www.ensonhaber.com

 

Vodafone 14. İstanbul Yarı Maratonunun galibi Kenyalı atletler

İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraki Spor İstanbul tarafından Vodafone’un isim sponsorluğunda düzenlenen Vodafone 14. İstanbul Yarı Maratonu’nu erkeklerde Kenyalı Benard Ngeno, kadınlarda ise aynı ülkeden Ruth Chepngetich kazandı.

“Gel beraber koşalım” sloganıyla tarihi yarımadada gerçekleştirilen ve Uluslararası Atletizm Federasyonları Birliği (IAAF) kriterlerine göre bu yıl da altın kategoride koşulan organizasyonda, 21 kilometrelik yarı maraton ve 10 kilometre koşularına 60’dan fazla ülkeden 8 binin üzerinde çipli atlet katıldı.

Yenikapı Miting Alanı önünde başlayan yarışın startı, Gençlik ve Spor Bakan Yardımcıları Hamza Yerlikaya ile Halis Yunus Ersöz, Türkiye Atletizm Federasyonu Başkanı Fatih Çintimar, Spor İstanbul Genel Müdürü Abdulhalim Aksu ve Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Engin Aksoy tarafından verildi.

Yine aynı noktada biten yarı maratonda, erkeklerde yarışa “tavşan atlet” olarak katılan Kenyalı Benard Ngeno, 59 dakika 56 saniyelik zamanıyla birinci oldu. Ngeno’nun ardından Etiyopyalı Abayneh Degu 59 dakika 58 saniye ile ikinci, Kenyalı Hillary Kipchumba ise 1 saat 1 saniyelik dereceyle üçüncü sırayı aldı.

Kadınlarda Kenyalı Ruth Chepngetich, 1 saat 5 dakika 30 saniyelik derecesiyle, parkur rekoru kırarak birinci oldu. Yarışı aynı ülkeden Dorcas Jepchirchir Tuitoek 1 saat 6 dakika 33 saniyeyle ikinci, Etiyopya’dan Helen Tola da 1 saat 6 dakika 45 saniyeyle üçüncü tamamladı.

Türk sporcu sıralaması

Yarı maratonda Türkiye adına en iyi dereceyi, milli atlet Yasemin Can elde etti.

Yasemin, 1 saat 8 dakika 29 saniyelik derecesiyle kadınlar Genel klasmanda 5. sırada yer aldı.

Erkeklerde ise Ali Kaya, 1 saat 58 saniyelik derecesiyle yarışı Genel klasmanda 6. tamamladı. Aras Kaya da 1 saat 2 dakika 21 saniyelik zamanla 12. oldu.

Etkinlikte yarışan Türk sporcuların sıralaması ise şöyle oluştu:

Erkekler:

1- Ali Kaya (01.00.58)

2- Aras Kaya (01.02.21)

3- Yavuz Ağralı (01.04.17)

Kadınlar:

1- Yasemin Can (01.08.29)

2- Fadime Çelik (01.14.50)

3- Fatma Arık (01.17.30)

Madalya töreni

Yarışların ardından düzenlenen törende, dereceye giren sporculara kupa, madalya ve ödülleri verildi.

Dereceye giren sporcular ödüllerini Gençlik ve Spor Bakan Yardımcısı Halis Yunus Ersöz, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Hayri Baraçlı, Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Engin Aksoy, Türkiye Atletizm Federasyonu Başkanı Fatih Çintimar, Spor İstanbul Genel Müdürü Abdulhalim Aksu ve İstanbul Vali Yardımcısı Ahmet Hamdi Usta’nın elinde aldı.

Gençlik ve Spor Bakan Yardımcısı Halis Yunus Ersöz yaptığı açıklamada, maratonun başarılı bir şekilde sona erdiğini söyledi. Çok güzel bir etkinlik gerçekleştirildiğini dile getiren Ersöz, emeği geçenlere de teşekkür etti.

Baraçlı: İstanbul’un bir Spor şehri olduğunu görüyoruz

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Hayri Baraçlı, İstanbul’un bir Spor şehri haline geldiğini belirtti.

Bu yıl yarışta yabancı misafir ve sporcuların sayılarının geçen seneye göre 2 katına çıktığının altını çizen Baraçlı, şunları kaydetti:

“Kadınlarda bir parkur rekorumuz var. Bununla beraber erkeklerde bir Kenyalı, bir de Etiyopyalı sporcu 1 saatin altında koşuyu tamamladı. Parkurumuz çok güzel. Sporcularımız parkuru çok beğendiklerini söyledi. Hem büyük maraton hem de yarı maratona baktığınızda, İstanbul’un bir Spor şehri olduğunu görüyoruz. Planladığımızın üzerinde bir ilgi vardı. Bu yıl 14. yarış olmasına rağmen her yıl önemli tecrübeler kazanıyoruz. İstanbul uluslararası alanda organizasyonların gerçekleştirildiği bir cazibe merkezi.”

Otizmli genç 10 kilometre yarışına katıldı

Otizmli genç Batuhan Akgün, organizasyonda 10 kilometre koşusuna katıldı.

Babası Halil ve annesi Selda Akgün’le koşan 20 yaşındaki otizmli sporcu, yarışı 1.09.24’lük dereceyle tamamladı.

Oğlunun hedefinin 10 kilometreyi bir saatin altında koşmak olduğunu belirten baba Halil Akgün, ”Batuhan’la şu ana kadar birçok yarışta koştuk. Koşmayı çok seviyor ve bizimle birlikte katılıyor. Toplumumuzda otizmli ailelere karşı bir bilinçsizlik var. Bu da aileleri çok fazla yıpratıyor. Otizm bir hastalık değil, farklılıktır. Herkesin bu bilinçle hareket etmesini istiyoruz.” diye konuştu.

Kaynak: www.aa.com.tr

 

Ziraat Türkiye Kupası’nda yarı final heyecanı başlıyor

Ziraat Türkiye Kupası’nda yarı final mücadelesi yarın başlayacak.

Yarı final ilk maçında Galatasaray, yarın saat 20.00’de Türk Telekom Stadı’nda Evkur Yeni Malatyaspor’u konuk edecek.

Kupada bir diğer yarı final mücadelesi ise Ümraniyespor ile Akhisarspor arasında yaşanacak.

İki takım arasındaki ilk maç, 3 Nisan Çarşamba günü saat 20.00’de Kasımpaşa Recep Tayyip Erdoğan Stadı’nda oynanacak.

Ziraat Türkiye Kupası’nda yarı final rövanş maçları ise 24-25 Nisan’da yapılacak.

Kaynak: www.aa.com.tr

 

‘Kıbrıs’ta yeni bir yol haritasına, yeni bir modele ihtiyaç var’

Prof. Dr. Mehmet Özay, Kıbrıs’ta artık federasyon modeli kapsamında bir çözümün mümkün olmadığına işaret ederek, “Kıbrıslı Türkler ile Kıbrıslı Rumların müşterek bir federasyon içinde yer almaları mümkün görünmüyor. Kıbrıs’ta yeni bir yol haritasına, yeni bir modele ihtiyaç var.” dedi.

  • Kıbrıs meselesinin çözümünde ‘yeni fikirler’ dönemi

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) başkenti Lefkoşa’da, Kıbrıs’ta çözüm için alternatif modellerin ele alınacağı Yakın Doğu Üniversitesi tarafından 1-3 Nisan’da düzenlenecek İkinci Uluslararası Kıbrıs Konferansı öncesi uzmanlar, AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

Kıbrıs’ta artık federasyon modeli kapsamında bir çözümün mümkün olmadığına işaret eden Özay, Ada’da konfederasyon modelinin gündeme gelmesi gerektiğini kaydetti.

Özay, “Artık güç paylaşımı modeli demode olmuştur. Kıbrıslı Türkler ile Kıbrıslı Rumların müşterek bir federasyon içinde yer almaları bence mümkün görünmüyor. Dolayısıyla Kıbrıs’ta yeni bir yol haritasına, yeni bir modele ihtiyaç var.” diye konuştu.

Bu kapsamda Kıbrıs’ta iki eşit, kurucu devletin şeffaf bir şekilde ortaklık anlaşmalarıyla farklı alanlardaki meseleleri çözmeleri gerektiği görüşünü savunan Özay, öte yandan bu iki devletin tamamıyla kendi kendilerini idame ettirebilecek durumda olmaları gerektiğini vurguladı.

Özay, olası “Kıbrıs Konfederasyonu’ndaki” her iki devletin de Avrupa Birliği’nde (AB) yer almaları gerektiğinin altını çizdi.

Bunların yanı sıra Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon rezervleri için özel bir ortaklık anlaşması yapılması gerektiğini söyleyen Özay, “Hidrokarbon zenginliği iki halkın haklarını garantiye alan bir şekilde haklı bir temelde oluşturulmalıdır.” dedi.

“Annan Planı’nı reddetmekle hem AB hem Yunanistan ve Rum tarafı stratejik hata yaptı”

ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Bağcı da Kıbrıs’ta “diyalog diyalogsuzluktan iyidir” felsefesinin mevcut olduğunu söyledi.

Kıbrıs’ta çözümsüzlüğün Rum tarafının uzlaşmadan uzak tutumundan kaynaklandığını belirten Bağcı, “Kofi Annan Planı aslında bugüne kadar Kıbrıs sorununda kapsamlı olarak en iyi hazırlanan bir anlaşmaydı ve Rum tarafı bunu yüzde 75 gibi bir oranla reddetti. Rum tarafında bunu geriye çevirmek şu anda söz konusu değil.” diye konuştu.

Kofi Annan Planı‘nı reddetmekle hem AB hem Yunanistan ve Rum tarafı çok büyük bir stratejik hata yaptı.” diyen Bağcı, Türkiye ve Türk tarafının elindeki gücün, Kofi Annan Planı’na verilen yüzde 65’lik destek olduğunu dile getirdi.

Bağcı, Ada’da mevcut sorunun Akdeniz’de ortaya çıkacak doğalgaz ve petrol yataklarından KKTC’nin ne kadar pay alıp almayacağıyla da ilintili olarak çözülebileceğine işaret etti.

Öte yandan, Uluslararası Kıbrıs Konferansı sonrası yeni fikirler ortaya çıkabileceğini söyleyen Bağcı, yine de bölgedeki gelişmelerin dikkate alınması gerektiği yorumunu yaptı.

Bağcı, “Ada’da var olan yapıyı korumak öncelikli. Ancak ortaya çıkan yeni zenginlikleri paylaşımda her iki tarafın da yeniden bir çıkar değerlendirmesi yapması gerekecek.” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Bağcı, Ada’da tarafların Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon rezervlerinin paylaşımı konusunda yeni bir model geliştirmeleri gerektiğinin altını çizdi.

Kaynak: www.aa.com.tr

 

‘Bu yıl 15 şube kurmayı planlıyoruz’

Deniz Aksu, EmlakBank’ın Ataşehir’deki yeni genel müdürlük binasında gazetecilerle bir araya geldi. Bankanın 1926’da Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla kurulduğunu anımsatan Aksu, geçmişten bugüne bankanın kısa tarihi hakkında bilgi verdi.

Aksu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk 100 günlük Eylem Planı çerçevesinde tekrar yapılandırılan ve katılım bankası olması kararı alınan EmlakBank’ın, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’ndan faaliyet iznini 27 Şubat 2019’da aldığını anımsattı.

Bununla beraber bütün entegrasyon süreçlerini hızlıca tamamladıklarını ve 21 Mart’ta merkez şubesi ile hizmet vermeye başladıklarını belirten Aksu, “Faaliyete geçiş tarihi ile birlikte, bankacılık hizmetlerimizi, internet ve mobil şubemizi, fon toplama ve fon kullandırma ürünlerimizi hizmete hazır hale getirdik. Debit kartımız, nakit kart ile kamu bankalarının ortak ATM uygulamasına dahil olduk.” diye konuştu..

Aksu, genel müdürlük binasında merkez şubenin yanı sıra Ataşehir, Kadıköy ve Ümraniye İlçe Tapu Müdürlüklerinin de yer alacağını söyledi.

Bir yılda alıp satılan emlakin değerinin 2,7 trilyon lira olduğuna dikkati çeken Aksu, EmlakBank olarak tapu müdürlükleri ile daha sıkı iş birliğinde çalışarak bu alanlara sirayet etmek istediklerini dile getirdi.

Dört ay gibi kısa bir sürede çalışma arkadaşlarının, günde 16 saat çalışarak bankayı yeniden faaliyete hazır hale getirdiklerini belirten Aksu, “Bankanın kuruluş faaliyetlerine başladıktan sonra tasfiye sürecindeki 7 bin 229 dosyayı inceledik. 18 kamyon dolusu hukuki evrakı kısa bir sürede Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) desteğiyle bir TMSF iştiraki olan Birleşim Varlık Yönetimi AŞ’ye devrettik. Söz konusu devir ile bankamıza temiz bir sayfa açtık. Şu anda Türkiye’nin en sağlam bilançosuna sahibiz. Çünkü hiç sorunlu alacağımız yok.”

“Yıl sonunda 15 şubede 426 çalışana ulaşacağız”

Deniz Aksu, kamu sermayeli bir katılım bankası olarak EmlakBank’ın tüm sektörün en donanımlı bankacılarından oluştuğunu söyledi.

Temel amaçlarının, ülkenin gücüne güvenen ekonomik aktörlerinin yanında güçlü bir finansal çözüm ortağı olarak yer almak olduğunu ifade eden Aksu, “Ayrıca ülkemizin kalkınma hedefi yolculuğuna önemli bir katkı sağlamayı hedefliyoruz. Tüm paydaşlar ve iş ortaklarımızla birlikte iş birliklerimizi artırarak sektör için sürdürülebilir finansman modelleri oluşturacağız. Güçlüklere omuz veren bir mekanizma ile geliyoruz.” ifadelerini kullandı.

Aksu, Şubat 2019 itibarıyla 145 personelin istihdam edildiğini, çalışan sayısını yıl sonunda 426’ya çıkarmayı hedeflediklerini dile getirdi.

Türkiye’nin 7 coğrafi bölgesinde olma hedefiyle yola çıktıklarını ifade eden Aksu, “Halihazırda 5 şube için kira imzaladık. Yıl sonunda 15 şubeye ulaşmayı planlıyoruz. Yeteri kadar şubeleşmemiz ve uygulayacağımız ürünlerin yaygınlaşmasını sağlayacak temel stratejilerimiz olacak. Türkiye’nin bankası olacağız. Şu anda malumunuz dijital bir dünyada yaşıyoruz. Şubeleşme ihtiyacı ne kadar gerekiyorsa o kadar kuracağız. Kamu bankaları ile iş birliği yaparak yaygınlaşma kısmında da daha hızlı adımlar atacağız.” değerlendirmesinde bulundu.

“Gayrimenkul piyasasında piyasa yapıcı kurum olacağız”

EmlakBank genel Müdürü Aksu, gayrimenkul piyasasında piyasa yapıcı kurum olmayı hedeflediklerini ve kentsel dönüşüme finansal çözümler sunacaklarını söyledi.

Türkiye Emlak Katılım Bankası’nın geçmişte Ataşehir, Bahçeşehir, Ataköy gibi Türkiye standartlarının üzerinde şehirleşme projelerini finanse ettiğini hatırlatan Aksu, “Yeni vizyonumuzda bu sistemi Türkiye’de oturtmak ve kamunun hizmetine sunmak bulunuyor. Biz bunu gerçekleştireceğiz. Yapı malzemeleri üreticileri ve kullanıcılarından oluşan inşaat sektörünü en iyi noktaya taşıyacak finansal çözümleri sunan bir banka olmayı hedefliyoruz. Kısa vadeli değil uzun vadeli kazanımları hedefliyoruz. Projelere finansal ortak olabiliriz.” şeklinde konuştu.

Aksu, sürdürülebilir gayrimenkul finansman modellerini Türkiye’de yaygınlaştırmayı bankanın ana hedeflerinden biri olarak belirlediklerini vurguladı.

İnsanların barınma ihtiyacının çok kutsal olduğunu ve bu ihtiyaca hizmet edeceklerini söyleyen Aksu, şunları kaydetti:

“Fakat biz bir bankayız, ev, inşaat yapmayacağız. Bu noktada temel fonksiyonumuz, inşaatı yapana güçlü bir finansal iş ortaklığı ile yol arkadaşı olmaktır. Hem reel sektöre hem finans sektörüne destek olmak için piyasaya girdik. Kısa vadede değil, uzun vadede vatanımızın ve milletimizin faydasına olacak işlere odaklanacağız. Odaklanacağımız finansal çözümleri dört temel konuda özetleyebiliriz. Birincisi yapı malzemeleri üretici ve kullanıcıları ile yerel endüstriyel üretimin sürdürülebilir finansmana erişimi. İkincisi mevcut emlak stoklarının doğru fiyatlanması için varlığa dayalı finansman modelleri. Üçüncüsü ihtiyaca uygun finansal çözümler ve sonuncusu tüm kentsel dönüşüm çeşitlerinin fonlanması.”

Aksu, gayrimenkul sektöründe kreditörlere teminat olarak verilebilecek stok bulunmadığını, bunların daha önceki kreditörler tarafından teminat olarak alındığını söyledi.

“Bilanço büyüklüğümüz 5 milyar TL’ye ulaşacak”

EmlakBank genel Müdürü Aksu, yurt dışında uygulanan ancak Türkiye’de sınırlı uygulanan ya da geçmişte uygulanıp şimdi uygulanmayan birçok modeli kısa vadede hayata geçireceklerini kaydetti.

“Tedarik Zinciri Finansman Modeli”, “Uzun Vadeli TL Piyasası”, “Varlıkların Yönetimi”, “Alım Haklarına Dayanan Kira Sertifikası”, “Gayrimenkul Yatırım Fonu”, İpotek Sertifikası”, “Yabancıya Satış için Yeni Bir Model”, “Yapı Tasarrufu Sandığı Sistemi”, “Kira Kayıt Sistemi” gibi çözümlerin yanı sıra Tapu Müdürlükleri ile tam entegrasyonun sağlanmasını uygulamaya koyulacağını ifade eden Aksu, yabancılara konut satışında da yeni bir model üzerinde çalıştıklarını dile getirdi.

Aksu, önce fon bulacaklarını ve sonrasında bu fonları ilgili alanlara plase edeceklerini belirtti.

EmlakBank’ın sermayesinin 750 milyon TL, öz kaynak büyüklüğünün ise 1,1 milyar TL seviyesinde olduğunu kaydeden Aksu, “Yıl sonunda bilanço büyüklüğümüzün 5 milyar TL seviyesine geleceğini tahmin ediyoruz. Bu yıl içinde 2-3 milyar liralık sermaye piyasası ihracı yapmayı planlıyoruz. Yıl sonunda aralık ayı gibi 1 milyarlık sukuk ihracı gerçekleştirmeyi planlıyoruz.” ifadelerini kullandı.

“İki Alman firması ile İyi Niyet Anlaşması imzaladık”

Deniz Aksu, Türkiye’de çok ciddi metro yatırımı olduğunu ve bu yatırımda en fazla giderin yürüyen merdiven ve asansörler olduğunu söyledi.

İstatistiki olarak bakıldığında yürüyen merdiven ve asansör alanında 2017’de 188 milyon dolarlık ithalat yapıldığını belirten Aksu, Türkiye’nin bu ticaretle dünyada 4’üncü sırada yer aldığını ifade etti.

Metrolarda kullanılacak yürüyen merdiven ve asansör konusunda yerel bir üreticinin olmadığına dikkati çeken Aksu, şöyle devam etti:

“O zaman bunları yurt dışından getirmemiz gerekiyor. Onlara yatırım ortamı ve finansal çözüm sunmamız gerekiyor. Şu anda iki tane Alman firması ile Memorandum of Understanding (MoU – İyi Niyet Anlaşması) imzaladık. Bu iki firmanın Türkiye gelmesi için anlaşmaya vardık. Anlaşmaya vardığımız bu asansör ve yürüyen merdiven şirketleri kendileri direkt olarak Türkiye’ye gelecek. Onlar metroya satış yapacaklar. Biz onların satışlarını fonla yacağız. Biz onlara ödeme garantisi sunacağız.”

“Paris ya da Frankfurt’ta olacağız”

Deniz Aksu, yurt dışı hedeflerine ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:

“Brexit ile birlikte Londra’da olan Takas Merkezi’nin ya Paris ya da Frankfurt’a geçmesi düşünülüyor. Dış şubeleşmede hedeflerimiz var. Bu konuda Takas Merkezi’nin nerede olduğu çok önemli. Ya Paris ya da Frankfurt’ta olacağız. Bir yıl içinde bizim yönettiğimiz ve bize hizmet edecek iştirakimiz olacak bir finansal kuruluş kurmayı planlıyoruz.”

Kaynak: ekonomi.haber7.com

Rusya ile Türkiye arasında pasaportsuz seyahat

Rusların, Türkiye’ye pasaportsuz olarak kimlikle gelmesinin önü açılıyor. Bu bağlamda, 28 Mart’ta Antalya’ya gelecek olan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile bir görüşme gerçekleştirilecek. İadeiziyaret ise 8 Nisan’da Moskova’ya yapılacak.

Türkiye ile Rusya arasındaki uçak düşürme krizinin ardından geçen zaman ve sonrasındaki iyi ilişkiler, ülkeler arası geliş gidişlere de yansıdı.

BAZI KADEMELERDE VİZELER KALKTI

Rusya ile pasaportsuz, sadece kimlikle seyahatin müzakerelerine o dönem başlanmış, son aşamalara gelinmişti. Son olarak tır şoförlerine, iş adamlarına ve resmi pasaport sahiplerine vizeyi kaldıran Rusya ile tamamen vizelerin kalkması ve sonrasında pasaportsuz seyahat konuşulmaya başlandı.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da “Yasa ile turistlerin Türkiye’de 90 günlük kalma süresini uzatacağız, esnek yapacağız.” dedi.

Rusya ile Türkiye arasında pasaportsuz seyahat

YÜZDE 100 ARTTI

Gürcistan, Ukrayna ve Moldova’ya seyahatler pasaportsuz gerçekleştirilirken gelen turist sayısında, ciddi bir artış söz konusu. İki yıl içerisinde, Ukrayna’dan Türkiye’ye gelen turist sayısı yüzde 100 arttı; 700 binden 1.4 milyona çıktı.

BÜYÜKELÇİLİKLER ÇALIŞIYOR

Türkiye’ye gelen turist sayısını, kaliteyi ve çeşitliliği artırmak amacıyla girişimler sürerken, hem yurt dışındaki müşavirler hem de büyükelçilikler yoğun bir yekilde çalışıyor.

Türkiye’de elektronik vize uygulaması da hayata geçti. Kafede otururken, televizyon izlerken, telefondan, bilgisayardan ya da tabletten 3 dakika içinde elektronik vizeyi alınabiliyor. Bazı ülkeler için de ön koşullar kalkmaya başladı. Bu ülkeler arasında Çin ve Hindistan var. İki ülkede vize ofisleri açıldı.

Türkiye’ye gelmek isteyen Hintlere, kolayca vize verilmesi amaçlanıyor. Buradaki amaç ise kolay para harcayan Çinliler ve Hintleri uzun süre misafir edebilmek.

Kaynak: www.ensonhaber.com

Türk mobilyacılar Çin’e çıkarma yaptı

İstanbul Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı Ahmet Güleç,, yaptığı yazılı açıklamada, birliğin, Türk mobilya sektörünün Uzak Doğu pazarındaki payını arttırmak için Çin’in en büyük kenti Guangzhou’da düzenlenen mobilya fuarına katıldığını, bu yıl 43’üncü kez kapılarını açan fuara götürülen 34 firmanın 3 bin 284 metrekare alanda ziyaretçilerini ağırladığını aktardı.

Fuara 34 Türk mobilya markasıyla çıkarma yaptıklarını belirten Güleç, Çin pazarını oldukça önemsediklerini, fuar özelinde 10 yıldır milli katılım organizasyonu düzenlediklerini kaydetti.

Güleç, Türk mobilya sektörünün bu alanda dünyanın en büyük ihracatçısı durumundaki Çin’in ithalatından pay aldığını aktararak, “Türk mobilya sektörü, bu yıl milli katılımla geniş hacimde üretim kapasitesine sahip Çin pazarında var olduğunu ve yerini giderek sağlamlaştırdığını bir kez daha kanıtladı. Çin üst gelir grubu, Türk mobilyasını tercih ediyor. Modern, klasik ve lüks mobilyalar bu noktada öncelikleri arasında geliyor. Gerçekleştirdiğimiz ikili görüşmeler neticesinde Çinliler, Türkiye’ye gelip yüklü alım yapacaklarını ifade ediyor. Yoğun iş toplantıları sonucunda iki ülkenin sektör temsilcileri olarak önemli kararlar aldık.” ifadelerini kullandı.

Türk mobilyalarına yoğun ilgi

Ahmet Güleç, Türkiye’nin Pekin Büyükelçisi Abdulkadir Emin Önen ve Ticaret Ataşesi Serdar Afşar’ın kendileri ile yakından ilgilendiğini belirterek, şunları kaydetti:

“Kendileri ile gerçekleştirdiğimiz toplantıda, sektörün gelişimi ve Çin’e 2023 yılı hedefimiz olan 1 milyar dolara ulaşmak için yapmamız gereken konuları çok boyutlu masaya yatırdık. Sürdürülebilir ihracat için ve halihazırda var olan iş birliklerimizi nasıl daha da güçlendirebiliriz noktasında da bir strateji ortaya koyduk. Öte yandan, Türkiye milli katılımı ile adeta bir Türk holü haline gelen 5.1 numaralı hol, sektör profesyonellerinin yoğun ilgisini çekti. Türk mobilyası ürünleri, Guangzhou sokaklarına kadar taştı.”

Kaynak: www.aa.com.tr

İki Türk Öğrenci ABD’de Uzay Kampına Seçildi!

Honeywell, Türkiye de dahil olmak üzere 41 ülkeden 292 öğrencinin katıldığı Huntsville, Alabama’da bulunan ABD Uzay ve Roket Merkezi’nde her yıl gerçekleşen Honeywell Liderlik Akademisi’ne (HLCA) sponsor olarak destek veriyor. İki hafta süren programlar kapsamında öğrenciler, kodlama, bilgisayar bilimleri ve astronotlukta karşılaşılan zorluklarla bire bir mücadele ederek; bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik (STEM) alanlarında kariyer yapmaya teşvik ediliyor.

Honeywell Liderlik Akademisi, ABD Uzay ve Roket Merkezi‘nde bu yıl iki Türk lise öğrencisini ağırladı. Akademiye katılan Işık Baran Şandan (16) ve Alp Yurter (16), kendi okullarındaki STEM projelerine olan ilgilerini ve tutkularını destekleyecek benzersiz deneyimlerle Türkiye’ye geri döndü.

Honeywell Türkiye ve Orta Asya Başkanı Frans van Deursen, program hakkındaki görüşlerini “Dünyanın en heyecan verici ve ihtiyaç duyulan meslekleri bilim, teknoloji, mühendislik ve matematikle ilgili alanlar çevresinde gelişiyor. Honeywell’de hedefimiz,bugünün öğrencilerinin geleceğin zorluklarını çözebilecek yeni nesil mühendisler ve bilim insanları olmasını sağlamak ve insanlık için yaşam kalitesini artırma konusunda onlara ilham verebilmek. HLCA’ya Türkiye’den katılan bu özel öğrencilerin, kendi liderlik becerilerine güvenmelerine ve kendi gelecekleri için başarılı bir yol öngörüp, tasarlamalarına yardımcı oluyoruz. Honeywell bu genç öğrencilere yatırım yaparak, dünyamızı değiştirecek STEM okur-yazarlarını hazırlamaya yardımcı oluyor.,” sözleriyle ifade etti.

16-18 yaş aralığındaki öğrenciler ABD’deki programlar kapsamında astronot simülasyonları, uzay mekiği görevleri ve ay yürüyüşü eğitimleri alıp; roket yapımı, kodlama ve test etme gibi çeşitli ekip oluşturma zorluklarını deneyimleyerek STEM liderlik becerilerini geliştirdiler. Ayrıca öğrenciler dijital becerilerini geliştirebilmek adına; bilgisayar bilimlerini ve bilgisayarla düşünme yöntemini kullandılar.

İstanbul Erkek Lisesi’nde 10. sınıf öğrencisi olan Işık Baran Şandan, “Honeywell Liderlik Akademisi‘nde geçirdiğim süre bugüne kadar geçirdiğim en iyi hafta olabilir. Harika tecrübeler, görevler, sosyal aktiviteler düşünce şeklimi olumlu bir şekilde etkiledi. Başka hiçbir yerde bir haftada bu kadar çok şeyi deneyimlerken, bu kadar çok eğlenebileceğimi ve öğrenebileceğimi düşünmüyorum. Ayrıca hayatım boyunca görüşmek isteyeceğim harika arkadaşlar edindim. Hayatta bir kez yaşanacak bu muhteşem tecrübe için Honeywell’e teşekkür ederim,” şeklinde konuştu.

Özel Marmara Koleji 10.sınıf öğrencisi Hasan Alp Yurter, uzay kampında yaşadıklarıyla ilgili, “Asla unutamayacağım bir hafta ve eşsiz bir tecrübeydi. İyi arkadaşlar edindim. Uzaya bakış açım değişti. Diğer yandan, dünyanın dört bir yanından insanlarla zaman geçirmek ve farklı kültürlerden gelen insanlarla arkadaşlık kurmak çok heyecan vericiydi.” dedi.

Honeywell’in kurumsal vatandaşlık inisiyatifi olan Honeywell Hometown Solutions organizasyonu, 2010’dan bu yana Honeywell çalışanlarının katkısıyla 2.709 öğrenciye burs sağlandı. Öğrenciler başvuru içeriği, akademik başarıları ve toplumsal katılımı baz alan sıkı bir araştırma süreci sonucunda seçiliyor. Burs ücreti, yeme-içme ve konaklama ile program malzemeleri Honeywell ve Honeywell çalışanları tarafından yapılan finansal katkılarla karşılanıyor.

 

Kaynak: www.chip.com.tr

AB’nin yüzde 43’ü ormanlık alandan oluşuyor

Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat), “21 Mart Dünya Ormancılık Günü ve Orman Haftası” dolayısıyla Avrupa Birliği‘ndeki (AB) ormanlık ve ağaçlık alanlara ilişkin son verilerini yayımladı.

Buna göre, AB ülkelerinin yaklaşık 182 milyon hektar ormanlık ve ağaçlık alana sahip olduğu ortaya çıktı.

Verilere göre, AB’nin yüzde 43’ünü ormanlık alanlar oluşturuyor. Tarım için kullanılan alanların oranı ise yüzde 41 olarak kayda geçti.

En fazla ormanlık alan İsveç’te

AB ülkeleri arasında en fazla ormanlık alana sahip ülke İsveç (30,5 milyon hektar) olarak ön plana çıkarken, bu ülkeyi İspanya (27,6 milyon hektar) ve Finlandiya (23 milyon hektar) takip etti. Söz konusu ülkeler, AB’deki ormanlık ve ağaçlık alanın toplam yüzde 29,4’ünü oluşturdu.

Rapordaki verilere göre, Türkiye 21,9 milyon hektar ormanlık ve ağaçlık alana sahip bulunuyor. Türkiye bu rakamla, 28 AB üyesiyle karşılaştırıldığında dördüncü sırada yer alarak, Fransa (17,6 milyon hektar), Norveç (14,1 milyon hektar), Almanya (11,4 milyon hektar), İtalya (11,1 milyon hektar) ve Polonya (9,4 milyon hektar) gibi birçok üye ülkeyi geride bıraktı.

Kaynak: www.aa.com.tr

Down sendromlu sporcu madalyaya doymuyor

Ailesinin desteğiyle başladığı yüzme sayesinde hayatı değişen 27 yaşındaki down sendromlu milli sporcu Fatma Çağla Demir, katıldığı şampiyonalardaki başarılarıyla dikkati çekiyor.

Birçok branş deneyen ve sonunda yüzmede yeteneğini keşfeden milli sporcu, başarının engel tanımayacağını aldığı madalyalarla gösteriyor.

Yüzme branşında ulusal ve uluslararası başarılarıyla örnek olan Fatma Çağla, günde 4 saat çalışarak, önce Avrupa ile Dünya Şampiyonası’nda podyuma çıkmayı, daha sonra da 2020’de Antalya’da düzenlenecek 2. Down Sendromlular (Trisome) Dünya Spor Oyunları’nda madalya kazanmayı hedefliyor.

Milli takıma 2013’te seçilen Fatma Çağla, kariyerine çeşitli yarışmalarda 80’in üzerinde madalya sığdırdı.

Demir: “Olimpiyat için hazırlanıyorum”

Down sendromlu milli yüzücü, AA muhabirine yaptığı açıklamada, katıldığı şampiyonalarda birçok başarısı olduğunu söyledi.

Antrenörünü çok sevdiğini ve birlikte daha çok çalışarak daha iyi başarılar elde edeceğini ifade eden Fatma Çağla, “Önümüzdeki Avrupa Şampiyonası’na sıkı çalışıyorum. Hedefim, Avrupa ve Dünya Şampiyonası’nda birinci olduktan sonra olimpiyatlara katılmak. Olimpiyat için hazırlanıyorum. İnşallah orada da başarılı olacağım. Hayırlısıyla oraya gidip, ülkemi temsil edeceğim.” diye konuştu.

Kendisi gibi down sendromlu arkadaşlarına seslenen Fatma Çağla, “Arkadaşlarım kendilerine iyi bir antrenör bulsun, çalışsın, benim gibi başarılı olsun. Down sendromlular artı bir, daha başarılı olur. Arkadaşlarım evinden çıksın, Spor yapsın. ‘Gelin siz de yüzün.’ diyoruz. Yılmayın, pes etmeyin.” ifadelerini kullandı.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la Sakarya ziyaretinde görüşme fırsatı bulduğunu dile getiren Demir, kendisine sarıldığını ve bir süre sohbet ettiklerini anlattı.

Baba Demir: “Çocuklarımıza Spor yaptırmamız gerekiyor”

Fatma Çağla’nın babası Orhan Demir, down sendromlu çocukların hayata hazırlanması için küçük yaşlardan itibaren toplum içinde tutulması gerektiğini vurguladı.

Eğitimin önemine işaret eden Demir, şöyle devam etti:

“Down sendromlu kızım, Avrupa şampiyonalarında ikincilik, üçüncülük aldı. Dünya beşinciliği aldı. İlkokul, ortaokul ve liseyi kaynaştırma okudu, şu an üniversite okuyor. Burada sporun katkısı yadsınamaz. Kızım down sendromlular içinde belli bir yere gelmiş ve rol model olmuş konumda. Sporla hayatın içinde kalabiliyorlar. Sağlıkları daha iyi, öz güvenleri daha yüksek oluyor ve bireysel kabiliyetleri artıyor. Bunları bilerek çocuklarımıza Spor yaptırmamız gerekiyor. Bunun için down sendromlu çocuklarımıza sportif yetenek taraması yapılmasıyla alakalı girişimlerimiz var. Bunun ortamı da hazırlandı. Çocuklarımızı sporla hayata kazandırmalıyız. 2020’de Down Sendromlular Dünya Spor Oyunları Antalya’da düzenlenecek. 6-7 branşta yarışma yapılacak. Sportif olarak yeteneği olan çocuklarımızın ülkemizi temsil etmelerini sağlayacağız.”

Fatma Çağla doğduğunda doktorların down sendromluları, “Okuyup yazamaz, kendi işlerini göremez.” şeklinde tanıttığını, bunu duyunca çok üzüldüklerini aktaran Demir, daha sonra kızları için neler yapabileceklerini düşünüp araştırdıklarını anlattı.

Kızını sürekli hayatın içinde tuttuğunu vurgulayan Demir, “Çocuğumuz hangi branşta başarılı olabilir diye, 6-7 Spor branşını denedik. Resim, folklor, müzik gibi etkinliklerden hangisine yeteneği var diye denemeler yaptık. Dedesi ve annesi sayesinde çocukluğundan beri yüzmeyi biliyordu. Havuzda yüzdürüp bu branşı da denedik. Baktık ki başarılı oluyor, onun üzerine gittik. Haftanın 6 günü antrenman yapıyor, ben de onun peşinde koşuyorum. Güzel başarılar elde etti ve ülkemizi temsil etti.” diye konuştu.

Kızının 2011’de havuzda yüzmeye başladığını, 2012’de katıldığı Türkiye Şampiyonası’nda dereceler elde ettiğini belirten Demir, 2013’te Türkiye şampiyonluğuna uzandığını aktardı.

Kızının 2013’te milli takıma seçildiğini dile getiren Demir, “Çağla, Türkiye’de düzenlenen Avrupa Şampiyonası’na katılmıştı ve ülkemize ilk madalyasını kazandırdı. Portekiz’de Avrupa ikincisi daha sonra da Avrupa üçüncüsü oldu. Sonraki yıllarda hep milli takım kadrosunda yer aldı. O yarışmalardan da Allah’a şükür madalyasız dönmedik. Avrupa ikincilikleri, üçüncülükleri oldu, Dünya beşincisi oldu. Serilerinde birincilikler, ikincilikler elde etti. Bu zamana kadar başarıları bizim yüzümüzü güldürdü, ülkemizin de yüzünü güldürdü, bayrağımızı göndere çektirdi. O yüzden ona minnettarız.” değerlendirmesinde bulundu.

Kaynak: www.aa.com.tr