Fransa’dan ‘küstah’ 24 Nisan kararı!

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile Başbakan Edouard Philippe’in imzalarını taşıyan, 24 Nisan’ı sözde “Ermeni Soykırımını Anma Günü” ilan eden kararname, Fransa’daki Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, olaya sert tepki göstererek bu kararın Türkiye açısından hiçbir geçerliliği olmadığını, bununla ilgili Ankara’da bazı girişimler başlatıldığını bildirdi. DW Türkçe’nin aktardığına göre toplam üç maddeden oluşan kararnamede, Fransa’nın sözde “Ermeni soykırımı”nı 29 Ocak 2001’den bu yana resmen tanıdığı hatırlatılıp, 24 Nisan’ın bundan böyle “Ermeni Soykırımını Anma Günü” ilan edildiği bildiriliyor. Kararnameye göre, her yıl 24 Nisan’da Paris’te devlet töreni düzenlenecek.

‘Kendi tarihine baksın’

Kararnamenin Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın Fransa’da olduğu bir günde yayımlanması dikkat çekti. Paşinyan, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) genel kurul toplantılarına katılmak üzere Strasbourg’da bulunuyor.

Karara derhal sert tepki gösteren Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Twitter üzerinden yaptığı ilk açıklamada, “Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un ‘24 Nisan’ kararnamesi AİHM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) ve Fransız Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını açıkça ihlal ediyor. Macron seçim kampanyasında Ermenilere verdiği sözleri yerine getirmeye çalışarak yine popülizm yapıyor. Önce kendi karanlık tarihine baksın. Ruanda soykırımından bu yana çeyrek asır geçti” ifadelerini kullandı. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun, Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian ile telefonda görüştüğu de bildirildi.

Bu arada Çavuşoğlu, Türkiye-Hollanda (Wittenburg) 7. Konferansı’nın ardından Amsterdam’da Hollandalı mevkidaşı Stef Blok ile ortak basın toplantısında da konuya değindi. Konuya ilişkin değerlendirmesi sorulan Çavuşoğlu, Fransa Anayasa Mahkemesi’nin daha önce iki defa bu konuda verdiği kararın, siyasetçilerin böyle kararlar almaması gerektiği yönünde olduğunu hatırlattı.

‘Ruanda’da soykırım’

Bakan Çavuşoğlu, şöyle devam etti: “Böyle siyasi kararlar almak, tarihi çarpıtmak, siyasetçilere yakışmıyor. Siyasetçilerin bu konularda karar alması doğru değil. Fransa’nın kendi tarihine bakması lazım. Daha Ruanda soykırımının üzerinden 25 yıl geçmedi. Cezayir ve diğer yerlerde, Afrika’da Fransa’nın ne yaptığını ne onlar unuttu ne biz unuttuk. Maalesef Avrupa’nın içine düştüğü aşırı akımlardan liberaller dahi nasibini alıyor. Bu kararın bizim için hiçbir geçerliliği yoktur. Bu konuda biz de gerekli tedbirleri zaten alacağız. Bununla ilgili Ankara’da bazı girişimleri başlattık.”

Akar’dan telefon

Milli Savunma Bakanı Akar, telefonla görüştüğü Fransız mevkidaşına, Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un skandal 24 Nisan kararından duyulan rahatsızlığı iletti.

Fransız tarihçiden ‘hakaret davası’

Fransa’da 1915 olaylarının sözde “soykırım” olarak nitelenmesine karşı çıkan görüşleri yasaklatmaya çalışan radikal çevrelere Fransızların içinden de tepkiler var. Sözde soykırımla ilgili savundugu görüşleri nedeniyle radikal Ermeni çevrelerin hedefinde olan Fransız tarihçi Maxime Gauin, Fransa’da yayınlanan “Les Nouvelles d’Armenie” adlı derginin internet sitesinde kendisine yöneltilen ve hakaret içeren mesajlar nedeniyle bir dava açmıştı.

Gauin, bu davayı 1976-1983 yıllarında terör örgütü ASALA’nın Fransa’daki sözcülüğünü yapmış olan, derginin Yazı İşleri Müdürü ve Fransa Ermeni Kuruluşları Koordinasyon Konseyi Eşbaşkanı Ara Toranian ile yazar Samuel Tilbian aleyhine açmıştı. Gauin, bir söyleşisinde Türkiye ve 1915 olayları üzerine çalışan Fransız aydınlarını, radikal Ermenilerin tüm baskılarına rağmen argümanlarını savunmaya devam etmeye çağırmıştı. Halen ODTÜ Tarih Bölümü’nde doktora çalışmalarını sürdüren Gauin’in bu kapsamdaki araştırmaları, 1. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı dönemlerinde Fransızların Adana ve civarındaki bölgelerdeki faaliyetlerine, bu kapsamda bölgede faaliyet göstermiş Ermeni lejyonlarına odaklanıyor.

Macron şubatta duyurdu

Fransa, 1915’teki olayları 2001 yılında “soykırım” olarak tanımış, Cumhurbaşkanı Macron da, 24 Nisan’ı resmi anma günü haline getirmeyi 2017’deki seçim vaatleri arasına sokmuştu. Macron, son olarak Şubat ayının başında Fransa Ermeni Organizasyonları Koordinasyon Konseyi’nin resepsiyonunda bir konuşma yapmış ve 1915 olaylarını “Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan Ermenilerin acımasızca öldürülmesi” olarak nitelemişti. Macron, paylaştığı Twitter mesajında da “Fransa tarihle yüzleşir. Gelecek birkaç hafta içerisinde söz verdiğim gibi 24 Nisan’ı Ermeni soykırımını anma günü ilan ediyoruz” ifadesini kullanmıştı. Fransa Parlamentosu; 2011 yılında sözde “Ermeni soykırımını inkar edenlerin cezalandırılması” yönünde bir yasaya imza atmıştı. Ancak Fransız Anayasa Konseyi, “ifade özgürlüğü, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Fransız Anyasasına aykırı” olduğu gerekçeleriyle bu yasayı iptal etmişti.

Vatan Partisi lideri Doğu Perinçek’in, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde İsviçre’ye karşı 2015 yılında kazandığı davası, söz konusu inkar yasası girişimlerinin de sonunu getirdi. Bunun yerine “Ermeni soykırımı”nın başladığı gün kabul edilen 24 Nisan’ın Fransız devleti tarafından “resmi anma günü” olarak ilan edilmesini gündeme getirildi. AİHM, Perinçek davasına ilişkin nihai kararında, “1915 olaylarının meşru bir tartışma konusu” olduğuna işaret etmiş, olaya ilişkin “farklı görüşlerin ifade özgürlüğü koruması altında” olduğuna vurgu yapmıştı. Kararda, 1915 olayları ile Yahudi soykırımının (Holokost) karşılaştırılamayacağı da not edilmişti. AİHM’nin içtihat niteliğindeki bu kararı tüm Avrupa ülkeleri için bağlayıcı olma  özelliğine sahip.

Altun: Büyük bir hadsizlik

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun da Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un 24 Nisan’ı ‘Anma Günü’ ilan etmesi ucuz bir popülizm ve büyük bir hadsizlik örneğidir” ifadelerini kullandı. Fahrettin Altun ayrıca paylaşımında Dışişleri Bakanlığı’nın konuya ilişkin açıklamasına da yer verdi.

Tarihçilerden ortak çağrı: Belgeler açılsın gerçek ortaya çıksın

Fransa’nın sözde Ermeni soykırımı anma gününü kabul ettiğine dair kararnamenin Cumhurbaşkanı Macron tarafından imzalanarak, Resmi Gazete’de yayımlanması Türkiye’de büyük tepkilere neden oldu. Tarihçiler, Ermeni diasporasının öne sürdüğü iddiaların herhangi bir belgeye dayanmadığını söyledi.

‘Ermeni tezlerinin dayanağı yok’

Prof. Dr. Recep Karacakaya (İstanbul Medeniyet Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi): “Tarih tarihçilere bırakılmalı. Ermeniler yıllardır ortak tarih komisyonu teklifinden kaçıyor. Türkleri tüm dünyanın gözü önünde soykırımcı gibi göstermek istiyorlar. ABD, Rus, Fransız, Alman, Türk, Ermeni arşivleri açılıp Gerçekler ortaya çıksın. Türkiye’yi sıkıştırmak istiyorlar. Ermeni tezlerinin hiçbir dayanağı yok.

Osmanlı kayıtlarına göre 1. Dünya Savaşı’ndan Anadolu’daki Ermeni sayısı 900 bin. Bu rakamın 1 milyon 800 olduğunu öne sürüyorlar. Belgesi, dayanağı nedir? Yok! Müslümanların uğradığı katliamlar sümen altı edilmek isteniyor. ‘Ermeni Katliamları ve Müslüman Mülteciler’ raporunda Ermeni Gönüllü Alayları tarafından katledilen Müslümanlar, bölge ve sayılarıyla ayrıntılı olarak yer alıyor. Toplam 516 bin 105 Müslüman katliama uğradı. Tehcirde 200 bin Ermeni açlık, susuzluk ve salgın hastalıklardan zayi ve gaib oldu. Tüyler ürperten Ermeni katliamları, Rus belgelerinde yer alıyor. Hodri meydan, açalım
belgeleri kim haklı, kim haksız görelim.”

‘Soykırım diye bir olay yaşanmamıştır’

Prof. Dr. Vahdettin Engin (Marmara Üniversitesi Tarih Bölümü): “Soykırım diye bir olay yaşanmamıştır. Ermeniler Dünya kamuoyunu yanıltıyor. Soykırım varmış gibi gösterip algı yaratmak istiyorlar. Fransa ve İngiltere siyasi sebeplerle bu algıya alet oluyor veya Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak için hareket ediyorlar. Ortak tarih komisyonu kurulsun, arşivler, belgeler dökülsün. Bir şey bulamazlar. 1918’de İstanbul işgal edildi. Osmanlı Devlet Arşivleri, o dönem başkent olan kentteydi. Tehcir 1915-1916 arası gerçekleşti. İşgal sırasında yabancılar arşivleri didik didik aradılar ama hiçbir şey bulamadılar.

Sözde soykırımın maddi delili olsa ortaya çıkartılırdı. Ortak komisyon ve arşivlere girsin önerisine neden sıcak bakmıyorlar? Diaspora, tazminat ve toprak peşinde. Tarihçilerin olmadığı böyle bir konuda parlamenterin hükmü geçerli olmaz. Fransız parlamenter ne anlıyor, ne biliyor ve hangi belgeye dayalı bu karara ‘evet’ diyor? Ermeni tezlerini savunanlar belgeleri çıkartsın. İttihatçılar Malta’ya sürüldüğünde İngilizler tarafından yargılandılar. Mahkemede sözde soykırıma ilişkin bir bulgu bulunamadı ve hepsini bırakmak zorunda kaldılar. Fransa’daki karar siyasidir.”

‘Yaptıkları tek şey çarpıtma, yalan’

Prof. Dr. Tufan Gündüz (Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü): “Ermeni meselesi sadece tarihin değil günümüzün de meselesidir. Batı dünyası, tüm Osmanlı ve Türk tarihi ile hesaplaşmak istiyor. Bu mesele tarihin olduğu kadar geleceğin de konusudur. Bu hesaplaşmaya asla müsaade etmeyeceğiz. Bizim için konu Sevr’in yırtılıp atılmasıyla sona ermiştir. Gazi Mustafa Kemal’in ‘Yurdun bütünlüğü, istiklali tehlikede’ sözü bu hesaplaşmaya meydan okuma sözüdür. Dolayısıyla ister Fransız, ister Alman parlamentosu olsun, hepsinin tek amacı Türk tarihi ile hesaplaşmak. Dertleri Ermeni meselesi değildir. Ermeniler ortak komisyondan daima kaçıyor. Şimdiye kadar yayınladığımız arşiv belgeleri dahil tüm belgeler, meselede Türk Devleti’nin ne kadar haklı olduğunu, Ermenilerin konuyu abarttığını ortaya koydu. Ermeni tezlerini savunanlar, bizim arşivlere güvenmedikleri gerekçesiyle ortak komisyona yanaşmıyor. ‘Siz belge koyun’ diyoruz, belge koyamıyor. Yaptıkları tek şey çarpıtma, yalan.” MERT İNAN İstanbul

Kaynak: www.milliyet.com.tr

 

Macron, 7 Nisan’ı Ruanda soykırımını anma günü ilan etmek istiyor

Elysee Sarayı’ndan yapılan yazılı açıklamada Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Ruanda’da Tutsilere karşı yapılan soykırımın 25. yıl dönümü vesilesiyle ülke halkıyla dayanışma içinde olduğu belirtildi.

Açıklamada ayrıca Macron’un 7 Nisan’ı Ruanda soykırımını anma günü ilan etmek istediği de kaydedildi.

Fransa Cumhurbaşkanı Macron, ülkesinin Ruanda soykırımındaki rolünü araştırmak için 1990-1994 yıllarındaki tüm Fransız arşivlerinin araştırmacı ve tarihçilerden oluşan bir komisyon tarafından inceleneceğini açıklamıştı.

Ruanda soykırımı

Ruanda’da 1994’te Hutular, dönemin Devlet Başkanı Juvenal Habyarimana’nın uçağının düşmesinden sorumlu tuttukları Tutsilere karşı soykırım başlatmıştı. Ülkede 100 gün süren katliamda 800 binden fazla Tutsi hayatını kaybetmişti.

Fransa, soykırımı yapan Hutu hükümetinin uzun süre destekçisi olduğu için uluslararası kamuoyunda ve ülke içinde eleştiriliyordu. Fransa, 23 Haziran 1994’de ülkenin güneybatısında sığınmacılar için güvenli bölge oluşturmak amacıyla Turkuaz Operasyonu’nu başlattı. Fransa, soykırımı engellemek yerine soykırımcılara silah ve mühimmat desteği sağlayarak, Ruanda Yurtsever Cephesinin (RPF) ilerleyişini kısıtladığı için kınandı.

Fransa’nın eski Cumhurbaşkanı François Mitterrand, Le Figaro gazetesine 1998’de verdiği mülakatta, “O ülkelerde bir soykırım yaşanması o kadar da önemli bir şey değil.” ifadesini kullanmıştı.

Fransız Mediapart internet sitesi, şubat ayında yayımladığı, “Ruanda soykırımı: Fransa’nın yalanları ortaya çıktı” başlıklı, Fransız Dış İstihbarat Birimi DGSE’ye ait bir belgeye dayandırdığı haberinde, Fransa’nın, Hutu milislerince yaklaşık 800 bin Tutsinin öldürüldüğü Ruanda soykırımının asıl sorumlularını gizlediğini yazmıştı.

Ruanda’da 6 Nisan 1994’te Hutular Tutsilere karşı soykırım başlatmasına rağmen Fransa’nın soykırımdan Hutuları değil sürgündeki Tutsilerin 1987’de kurduğu RPF’yi sorumlu tuttuğunun altı çizilirken, dönemin Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterand’ın danışmanı Bruno Delaye’in Elysee Sarayı için yazdığı bir notta “Saldırıyı gerçekleştiren RPF.” şeklindeki ifadesine de yer verilmişti.

Fransa Anayasa Mahkemesi, Eylül 2017’de Ruanda soykırımı hakkında çalışmalar yapan bir araştırmacının, soykırım dönemine ilişkin cumhurbaşkanlığı arşivlerine erişim talebini de reddetmişti.

Kaynak: www.milliyet.com.tr

 

Üç diş macunundan ikisi zararlı

Fransa’da yapılan bir araştırmaya göre, 59’u çocuk diş macunu olmak üzere toplam 408 diş macunundan 271’inin zararlı titanyum dioksit içerdiği tespit edildi.

Fransa’da yapılan bir araştırmaya göre diş macunlarının üçte ikisi sağlığa zararlı titanyum dioksit içeriyor. Kansere yol açabilecek bu kimyasal maddenin ambalajlarda yer almaması bazı sivil toplum örgütlerinin tepkisine neden oldu.

Konu ile ilgili araştırma talep eden sivil toplum örgütlerinden Doğa için Bir Şeyler Yap, söz konusu maddenin diş macunları ve ilaçlarda kullanılmaması için mücadele ediyor.

59’u çocuk diş macunu olmak üzere toplam 408 diş macunu üzerinde araştırma yürüten örgüt 271’nin titanyum dioksit içerdiğini tespit etti.

Çevre ve tüketici hakları savunucuları titanyum dioksidin nanopartiküller içermesi nedeniyle insan vücuduna kolayca nüfuz ettiği konusunda vatandaşları uyarıyor. 

Kaynak: www.gazeteduvar.com.tr

 

AB’nin yüzde 43’ü ormanlık alandan oluşuyor

Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat), “21 Mart Dünya Ormancılık Günü ve Orman Haftası” dolayısıyla Avrupa Birliği‘ndeki (AB) ormanlık ve ağaçlık alanlara ilişkin son verilerini yayımladı.

Buna göre, AB ülkelerinin yaklaşık 182 milyon hektar ormanlık ve ağaçlık alana sahip olduğu ortaya çıktı.

Verilere göre, AB’nin yüzde 43’ünü ormanlık alanlar oluşturuyor. Tarım için kullanılan alanların oranı ise yüzde 41 olarak kayda geçti.

En fazla ormanlık alan İsveç’te

AB ülkeleri arasında en fazla ormanlık alana sahip ülke İsveç (30,5 milyon hektar) olarak ön plana çıkarken, bu ülkeyi İspanya (27,6 milyon hektar) ve Finlandiya (23 milyon hektar) takip etti. Söz konusu ülkeler, AB’deki ormanlık ve ağaçlık alanın toplam yüzde 29,4’ünü oluşturdu.

Rapordaki verilere göre, Türkiye 21,9 milyon hektar ormanlık ve ağaçlık alana sahip bulunuyor. Türkiye bu rakamla, 28 AB üyesiyle karşılaştırıldığında dördüncü sırada yer alarak, Fransa (17,6 milyon hektar), Norveç (14,1 milyon hektar), Almanya (11,4 milyon hektar), İtalya (11,1 milyon hektar) ve Polonya (9,4 milyon hektar) gibi birçok üye ülkeyi geride bıraktı.

Kaynak: www.aa.com.tr

Macron, Champs Elysees Caddesi’ni eylemlere kapatıyor

Başkent Paris’in dünyaca ünlü markaları barındırdığı meşhur Champs Elysees Caddesi, aylardır Sarı Yelekliler’in gösterilerine ev sahipliği yapıyor.

CADDE, SARI YELEKLİLER’E KAPATILACAK

Her hafta cumartesi caddeyi savaş alanına çeviren ve yağma yapan protestoculara önlem olarak, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Champs Elysees’deki tüm gösterileri yasaklamayı planlıyor.

Reuters haber ajansının Elysse Sarayı’ndaki bir yetkiliye dayandırdığı haberine göre, Macron’un olası bir yasaklama kararına, Fransız muhalefetinin nasıl tepki vereceği merak ediliyor.

 

Kaynak: www.ensonhaber.com

 

Fransa’da sarı yeleklilerin gösterileri 4’üncü ayını doldurdu

Fransa'da sarı yeleklilerin gösterileri 4'üncü ayını doldurdu

Fransa’da akaryakıt zamlarına ve kötü ekonomik koşullara tepki olarak başlayan ancak daha sonra Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron yönetimine karşı gösterilere dönüşen sarı yeleklilerin eylemleri 4 aydır devam ediyor.

Fransa’da haftalardır aralıksız süren sarı yeleklilerin eylemleri, son yılların en uzun süren gösterileri oldu. Sarı yelekliler, hükümetten protesto ettikleri koşulların düzeltilmesini ve halkın ekonomik sorunlarını çözebilecek adımların atılmasını bekliyor.

Ülkede son haftalarda eylemlere katılanların sayısının azalması dikkati çekti. Gösterilerin başladığı 17 Kasım 2018’de 290 bine yakın kişi sokaklara çıkarken, bu sayı geçen hafta yaklaşık 28 bin olarak tespit edildi.

Eylemciler bugün başta başkent Paris olmak üzere ülke çapında gösteriler düzenleyecek. Göstericiler, Macron ve hükümete karşı tepkilerini daha etkili şekilde dile getirebilmek için protestolara katılanların sayısını artırmayı ve hareketi yeniden canlandırmayı hedefliyor.

Sarı yeleklilerin liderlerinden Priscillia Ludosky ve Jerome Rodrigues ile avukatları François Boulo, gösterilere ilişkin AA muhabirine açıklamalarda bulundu.

Ludosky, sarı yelekliler hareketinin büyüdüğünü ve 4 ayda önemli mesafeler katettiklerini belirterek, “Gösteriler devam edecek. Sokaklarda olduğumuzu göstermek önemli.” dedi.

Hareketle beraber birçok derneğin oluştuğunu ve bazı çalışmalar yaptıklarını ifade eden Ludosky, şöyle devam etti:

Gösterilerde aşırı biber gazı kullanımı ve polis şiddeti var. Birçok soruşturma devam ediyor. Özellikle polisin göstericilere orantısız şiddet uyguladığı durumlar söz konusu. Bu nedenle eylemlerde özgür hareket edemiyoruz. Hükümetin güçlü adımlar atması halinde insanlar eylem düzenleyerek değil, farklı şekillerde mücadele edebilir. Hükümetin yapması gereken ama yapmadığı birçok şey var.

Fransa’nın gösterilerde eylemcilere karşı uygulanan baskı ve şiddet nedeniyle Birleşmiş Milletler (BM) tarafından uyarıldığını anımsatan Ludosky, “Fransa Cumhurbaşkanına “ülkemizin sorunlarıyla değil kendi ülkenin sorunlarıyla ilgilen” diyen bazı ülkeler oldu. Fransa’nın diğer ülkelere karşı bu tutumu dikkati çekiyor. Uluslararası toplumun gözleri Fransa’da.” diye konuştu.

4 AYDA TALEPLERİMİZE CEVAP VERMEK YERİNE BASKI UYGULANDI

Paris’teki bir gösteride biber gazı kapsülünün isabet etmesi sonucu bir gözünü kaybeden Rodrigues ise “Hükümet bizi dinleyene kadar gösteriler devam edecek. Hükümet, 4 ayda taleplerimize cevap vermek yerine bizi susturmak ve korkutmak için polisi kullanarak daha çok bize baskı uyguladı.” dedi.

Ulusal Mecliste onaylanan ve eylemcilere karşı sert cezalar öngören yasa tasarısına da tepki gösteren Rodrigues, şöyle konuştu:

Eylemcilere sert cezalar öngören yasa tasarısı bizim gösteri özgürlüğümüzü kısıtlayan bir tasarıdır. Bu tür yasaları hızlı bir şekilde oylayabiliyorlar ancak biz 4 aydır daha insani şartlarda yaşamak için taleplerimize cevap bekliyoruz.

VENEZUELA VE CEZAYİR’E DERS VERMEYE KALKAN MACRON HALKINA DAHA KÖTÜSÜNÜ YAPIYOR

Fransızları daha iyi temsil edebilen ve ekonomik olarak daha iyi şartlarda yaşamalarına imkan veren bir hükümet istediklerini belirten Rodrigues, hükümetin gösterilere katılanların sayısını düşük göstermeye çalıştığını ve paylaştığı rakamların doğru olmadığını savunarak, “Dünya, sarı yeleklilere yönelik şiddetten endişe duymalı. Venezuela ve Cezayir’e ders vermeye kalkan Macron, halkına daha kötüsünü yapıyor.” ifadesini kullandı.

Halkın talepleri yerine gelinceye kadar gösterilerin süreceğini belirten sarı yeleklilerin avukatı Boulo ise “Sağır ve hiçbir şey dinlemek istemeyen bir hükümet var. Hükümet halkın itirazlarına ancak polis ve adli baskıyla cevap veriyor.” diye konuştu.

Sarı yeleklilere karşı insan hakları ihlallerinin ciddi boyutlara ulaştığını belirten Boulo, eylemcilere sert ceza öngören yasa tasarısını insanların özgürlüklerini kısıtlayan “faşist” bir tasarı olarak niteledi.

Sarı yeleklilere yönelik şiddete karşı BM ve Avrupa Birliği’ne Fransa’ya karşı harekete geçme çağrısı yapan Boulo, “17 Kasım’dan önce insanlar kendilerini güçsüz hissediyordu ancak 17 Kasım’da insanların zihinlerinde ihtilal gerçekleşti. İnsanlar eylemler yaptı ve ortak bir güç yarattı.” diye konuştu.

FRANSA’DAKİ PROTESTOLARDA 11 KİŞİ HAYATINI KAYBETTİ

Fransa’da akaryakıt zamlarına ve kötü ekonomik koşullara tepki olarak başlayan ancak daha sonra Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron yönetimine karşı gösterilere dönüşen sarı yeleklilerin eylemleri 4’üncü ayını doldurdu.

Hükümetin paylaştığı rakamlara göre, gösterilerde şimdiye kadar 11 kişi hayatını kaybetti, 2 binden fazla kişi yaralandı, 8 bin 400’den fazla kişi gözaltına alındı ve 2 bine yakın kişi hapis cezasına çarptırıldı.

Mediapart Internet sitesinin haberinde ise sarı yeleklilerin eylemlerinde biber gazı kapsülünün isabet etmesi sonucu 1 kişinin hayatını kaybettiği, 5 kişinin elinin koptuğu, 21 kişinin gözünü kaybettiği belirtilmişti. Haberde 204 kişinin başından, 13 kişinin elinden, 41 kişinin gövdesinden, 68 kişinin bacaklarından ve 16 kişinin de belinden yaralandığı kaydedilmişti.

Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Dunja Mijatovic, Fransa’ya sarı yeleklilerin eylemlerinde insan haklarına daha saygılı olma, barışçıl gösteri özgürlüğüne aşırı kısıtlamalar getirmeme ve biber gazı kullanımını yasaklama çağrısında bulunmuştu.

Kaynak: secure.milliyet.com.tr