Dünyada kızamık vakaları neden artıyor?

ABD’nin New York eyaletine bağlı bir bölgede kızamık vakalarındaki artış nedeniyle acil durum ilan edildi. Peki kızamık vakaları neden artıyor? Aşının olumsuz etkileri konusunda yanlış bilgilerin kaynağı ve yayılmasında sosyal medyanın rolü ne? Türkiye’de aşı reddi eğilimi ne durumda?

New York eyaletindeki Rockland bölgesinde kızamık salgını nedeniyle acil durum ilan edildi.

New York City’nin kuzeyindeki Rockland County’de 153 kızamık vakasının ardından, aşısız çocukların kamuya açık alanlara girmesi yasaklandı.

Yasağa uymayanlara 500 dolar para cezası ile 6 aya kadar hapis cezası uygulanacağı bildirildi. Yasağın 30 gün boyunca uygulanacağı bildirildi.

aşı

Washington, California, Texas ve Illinois eyaletlerinde de kızamık salgını olduğu haberleri daha önce çıkmıştı.

ABD’de dini nedenlerle veya aşının otizme yol açacağına dair yanlış bilgilere dayanarak çocuklarına aşı yaptırmayı reddedenlerin sayısı giderek artıyor.

New York Times gazetesinde yer alan bir habere göre, söz konusu ilçedeki salgın esas olarak aşırı dindar Yahudilerin yaşadığı bir bölgede yoğunlaşmış bulunuyor.

300 bin nüfuslu ilçede aşılanma oranı yüzde 50-60 seviyesinde seyrediyor; uzmanlar bunun yeterli olmadığını vurguluyor.

Kızamık aşısının otizme yol açtığı iddialarını ortaya atan doktor Andrew Wakefield

Kızamık vakaları neden artıyor?

Peki, Avrupa ve ABD’de kızamık vakalarının artması neye bağlanıyor?

Bu sorun insanların aşı konusundaki davranışlarıyla ilgili.

Kızamık aşısının çocuklarda otizme yol açtığına dair söylentilerin yanlış olduğu çoktan ortaya çıksa da bu yanlış inanç, aşılatma oranını etkilemeye devam ediyor.

Kızamık hastalığının içerdiği risklerden habersiz ebeveynlerin çocuklarını aşılatmama eğilimi de bunda etkili oldu.

Kızamık aşısı olmamış insan sayısı belli bölgelerde yoğunlaşmış halde her yıl artarken büyük bir risk faktörü oluşturuyor.

Kızamık, dünyanın birçok bölgesinde yılda 90 bin insanın ölümüne yol açan bir hastalık. aşı oranının düşük olduğu bölgelere seyahat vb. yollarla kızamık virüsü ulaştığında, hastalık hızla yayılıyor.

Avrupa’da üç kat artış

Kızamık bulaşıcı bir hastalık ve akciğer ve beyin hasarı da dahil olmak üzere ciddi sağlık sorunlarına neden olabiliyor.

Ancak bu tehlikelere rağmen birçok ülkede kızamık aşısı oranları düşüş gösteriyor.

Avrupa’da 2018 yılında 82 bin 500’ü aşkın kızamık vakası görüldü. Bu sayı son 10 yılın en yüksek rakamı, 2017’deki vaka sayısının ise üç katı.

Dünya sağlık Örgütü (DSÖ), aşı karşıtı hareketin 2019 küresel sağlık riskleri arasında üst sıralarda yer aldığını açıkladı.

‘Kızamık aşısı-otizm bağlantısı’na dair söylentinin kaynağı ne?

Batılı ülkelerde kızamık aşısı oranlarının düşmesi esas olarak İngiliz cerrah Andrew Wakefield’ın açıklamalarına dayanıyor.

1997’de ünlü tıp dergisi Lancet’te yazdığı bir makalede Wakefield, kızamık-kızamıkçık-kabakulak (KKK) için yapılan karma aşının çocuklarda otizme yol açtığını iddia etmişti.

O tarihten beri yapılan birçok araştırmada aşı ile otizm arasında böyle bir bağlantı bulunamadı. Lancet dergisi bu araştırmayı yayından kaldırdı ve Wakefield İngiltere’de meslekten men edildi.

Ancak onun ileri sürdüğü iddialar nedeniyle KKK aşısı oranları İngiltere’de 1996’da yüzde 92’den 2002’de yüzde 84’e kadar düştü. O tarihten bu yana yüzde 91’e tırmandıysa da bu oran hala DSÖ’nün önerdiği yüzde 95’in altında.

sosyal medya

 

Sosyal medyanın rolü

İngiltere’de Kamu Sağlığı Derneği, aşılar hakkında “yanlış ve tehlikeli bilgi” yayılmasında sosyal medyanın rolüne dikkat çekiyor.

Araştırmalar, sosyal medyada yayılan sahte haberlerin “aşılar konusunda yanlış bilgi içerdiği ve olumsuz mesajlar verdiğini” gösteriyor.

Uzmanlar, bu konudaki “sahte haberlerin” yayılmasını önlemek üzere sosyal medya şirketlerini adım atmaya çağırıyor.

Hükümet, sosyal medya şirketlerini aşılar hakkında yanlış bilgi içeren paylaşımları kaldırmaya zorlayan yeni bir yasa üzerinde çalışıyor.

Kızamık, kızamıkçık, kabakulak için yapılan karma aşı

Türkiye’de durum ne?

DSÖ verilerine göre, 2018’in ilk dokuz ayında kızamık teşhisi konan hasta sayısı 510’a ulaşmıştı.

Bu rakam 2017’de 69 olan vaka sayısına kıyasla büyük bir artışı ifade ediyor. 2016’daki kızamık vakası sayısı ise sadece 9’du.

Türkiye’de son dönemde henüz kızamık nedeniyle ölüm kaydı bulunmasa da çocuklarına aşı yaptırmayı reddedenlerin sayısı giderek artıyor.

Sağlık Bakanlığı verilerine göre, 2017’de yüzde 97, 2018’de yüzde 98 olan aşılama oranı 2017’de yüzde 96’ya düştü.

Sağlık Bakanlığı Bağışıklama Danışma Kurulu üyesi ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, son yıllarda kızamık vakalarındaki artışa dikkat çekiyor.

Son birkaç yıldır Türkiye’de de artan aşı karşıtı söylemlerin etkisiyle ebeveynlerin çocuklarını aşılatmamaya başladıklarını vurgulayan Ceyhan, 2011 yılında 183 kişiyle başlayan aşı karşıtlığının 2013’te 980’i bulduğunu, 2017’de ise 23 bin 600 ailenin çocuklarına aşı yapılmasını reddettiğini belirtiyor.

Ceyhan, aşı reddinin 50 binleri bulması halinde Türkiye’de salgın meydana gelebileceği uyarısında bulunuyor.

Geçmiş salgınlardan elde edilen verilere göre, kızamık geçiren 1000 çocuğun 100’ü hastaneye yatıyor, bu çocukların yaklaşık 20’si hayatını kaybediyor, 30’unda ise beyin hasarı meydana geliyor.

Kaynak: www.bbc.co.uk

Ayasofya: Ortodoks kilisesinden camiye, camiden müzeye

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye kamuoyunun ve İslam dünyasının “yıllardır Ayasofya’yı cami olarak görme özlemi olduğu” gerekçesiyle, 31 Mart yerel seçimlerinden sonra Ayasofya Müzesi’nin cami adını alması için çalışmaları başlatacağını açıkladı.

Erdoğan, “Burasının isminin müzeye çevrilmesi çok büyük yanlıştı. Biz de dedik ki, ‘Çok yoğun bir şeklide bu tür bir talep olduğuna göre böyle bir adımı atmanın artık zamanı gelmiştir” diye konuştu.

Bu hamleyi eleştirenleri “ahkam kesmekle” suçlayan Erdoğan, şöyle devam etti:

“Mescid-i Aksa ile ilgili bu kadar saldırılar oluyor, sesiniz çıkıyor mu? Adamlar postallarıyla kalkıp Mescid-i Aksa’nın içine giriyorlar, cam çerçeve indiriyorlar, Kur’an-ı Kerimleri yerlere atıyorlar.Biz Müslüman’ız, bizim kanımıza dokunuyor. Artık asırlara sari olan bu hedefimizden geri adım attıramazlar. Kaldı ki zaten müze konusu öyle asırlarla falan da alakalı değil, müzeye çevrilme olayı yakın bir tarihte. Dolayısıyla bunu seçimlerden sonra oturacağız, tereyağından kıl çeker gibi çekip, bu işi de bitireceğiz.”

Erdoğan, bir hafta önce ise Ayasofya’nın cami olarak açılması çağrılarını ‘siyasi tezgah’ olarak adlandırmıştı.

İlk kez 16 Mart’taki Tekirdağ mitinginde bir vatandaşın Ayasofya’nın cami yapılması çağrısına Erdoğan, şu yanıtı vermişti:

“Sultanahmet’i bir doldurun, ondan sonra ona bakarız. Bak şimdi Büyük Çamlıca Cami’ni yaptık. 4 tane 5 tane Ayasofya eder, o kadar büyük. Anadolu yakasında, tüm İstanbul ve Türkiye’de en büyük camii. Mesele o değil, bu işin bir siyasi boyutu var, yanı var. Yan tarafta Sultanahmet’i doldurmayacaksın, Ayasofya’yı dolduralım… Bu oyunlara gelmeyelim, bunların hepsi tezgah. Biz ne zaman neyin nasıl yapılacağını çok iyi biliyoruz. Bu namussuzlar böyle dedi diye biz adım atmayız.”

Ardından Yeni Zelanda’da 50 kişinin hayatını kaybettiği cami saldırılarıyla ilgili konuşarak saldırganın hedefinin Türkiye ve kendisi olduğunu söyledi.

Bir hafta içinde farklı bir yanıt geldi

25 Mart Pazartesi günü canlı yayınlanan bir röportajında ise Erdoğan, Ayasofya Müzesi’nin ücretsiz olması talepleriyle ilgili soruya farklı bir yanıt verdi:

“Olmayacak şey değil. Adını artık müze değil, Ayasofya Camii koyarız. müze statüsünden çıkar.”

Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:

“Turistler Sultanahmet, Süleymaniye, Fatih Camii’ne geliyorlar, herhangi bir ödeme yapıyorlar mı? Aynı şeyi Ayasofya’da da yaparlar. müze statüsünden çıkar. Zaten daha sonradan buraya böyle bir statü verildi. Bu da yine CHP zihniyetinin bir adımıdır. Bu adımı değiştiririz.”

Erdoğan, 26 Mart Salı akşamı Trabzon’da katıldığı bir parti etkinliğinde de aynı konuyla ilgili şunları söyledi:

“Seçimlerden sonra Ayasofya’yı tekrar aslına rücu ettiririz. Bu ne demektir? Yani Ayasofya’yı müze olmaktan çıkarıp Ayasofya’yı cami ismiyle müsemma hale getiririz. Şimdi, Trump Kudüs’ü kalkıyor başkent ilan ediyor. Öyle mi? Golan Tepeleri’ni işgalci İsrail’e çekiyor öyle mi? Siz de Türkiye’den bir cevap alacaksınız tabii… Alacaksınız.”

ABD Başkanı Donald Trump, 25 Mart’ta İsrail’in 1967’de işgal ve 1981’de ilhak ettiği Suriye’ye ait Golan Tepeleri’nde İsrail egemenliğini tanıyan tasarıyı imzalamıştı.

Çarşamba günü A Haber televizyonunda özel seçim yayında yaptığı açıklamada İslam dünyası ve Türkiye kamuoyunda yoğun bir talep olduğu gerekçesiyle Ayasofya’nın artık camii olarak anılacağını söyledi. Erdoğan bu adıma tepki gösterenleri ise “ahkam kesmekle” suçladı:

“Siz bir defa Mescid-i Aksa’ya bu kadar saldırılar oluyor. Bir sesiniz çıkıyor mu? Adamlar postallarıyla caminin içine girip, Kuran-ı Kerimleri yerlere atıyorlar, en ufak sesi çıkmıyor. Biz Müslümanız yahu kanımıza dokunuyor. Bize akıl vermesinler, o akılları kendilerine saklasınlar. müze konusu asırlarla alakalı değil. Yakın bir tarihte. Dolayısıyla bunu seçimlerden sonra oturacağız, süreci içerisinde bu adımı en güzel şekilde bitireceğiz.”

Peki Erdoğan’ın “CHP zihniyetinin bir adımıdır” dediği Ayasofya Müzesi, bugünkü statüsüne nasıl geldi?

Yaklaşık 1000 yıl Rum Ortodoks Kilisesi olarak kullanıldı

360 yılında Bizans İmparatoru Konstantin 2 tarafından açılışı yapılan kilisenin tahta çatısı, 404 yılında yandı.

404 yılında ilk kez büyük bir tamirattan geçen kilise, şimdiki halini 532-537 yılları arasında, Bizans İmparatoru 1. Justinyan’ın emriyle yapılan inşaat çalışmaları sonrasında aldı.

Piskoposluğun merkezi olan ve Bizans İmparatorluğu’nun büyük önem verdiği kilisenin inşaatından, Bizanslı mühendis Miletus İsidor ve matematikçi Tralles anthemius sorumluydu. İnşaatta 10 binden fazla işçi çalıştı.

Ayasofya Müzesi

5 yıl 10 ayda biten inşaatın ardından açılışı yapılan kilisenin, Bizanslı tarihçiler tarafından o dönem dünyanın en büyük yapısı olduğu yazıldı.

Kilisenin içindeki mozaikler ise 565-578 yılları arasında tamamlandı.

1204 yılına kadar çeşitli depremler ve yangınlar atlattı, defalarca yeniden inşa edildi.

1204 yılında doğuya sefere giden Haçlıların eline geçen kilise, bu tarihten 1261’e kadar Roma Katolik Kilisesi’ne çevrildi.

1261’de Bizanslıların İstanbul’un hakimiyetini yeniden ele geçirmeleriyle birlikte Ayasofya yeniden Ortodoks Kilisesi olarak kullanılmaya başladı.

1453’te Osmanlı’nın İstanbul’daki ilk camisi oldu

29 Mayıs 1453’te, Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u aldığında, Ayasofya yaralı Bizans askerlerinin, kadın ve çocukların sığınma yeriydi.

İstanbul’un Osmanlı Devleti’nin eline geçmesinden sonraki birkaç gün boyunca Ortodoks Kilisesi mensupları Ayasofya’da ibadete devam etti.

1 Haziran 1453’te İstanbul’daki ilk Cuma namazını burada kılan Fatih Sultan Mehmet, Ayasofya’nın Osmanlı yönetimi altında cami olarak hizmet vereceğini duyurdu. Mihrap ve minber yapıldı, çan ve Haç kaldırıldı. Mozaiklerin üstü kapatıldı.

1481’de ilk minaresi inşa edildi. Fatih Sultan Mehmet’ten sonra tahta geçen Sultan 2. Bayezid zamanında bir minare daha dikildi.

1509’daki büyük İstanbul depreminde ilk yapılan minare yıkıldı, yerine tuğladan bir minare yapıldı.

Diğer iki minare de Sultan 2. Selim zamanında, Mimar Sinan tarafından yenileme çalışmaları sırasında inşa edildi. Bu sebeple Ayasofya’nın farklı zamanlarda yapılan 4 minaresi birbirinden farklı.

2. Selim’in türbesi Ayasofya içindeki ilk padişah türbesi oldu. Ayasofya’da, içinde padişahların, eşlerinin ve şehazedelerin de yer aldığı 43 farklı turbe bulunuyor.

Bunların arasında Sultan 3. Murat, Sultan 3. Mehmet, Safiye Sultan, Nurbanu Sultan da var.

Sultan Ahmet 1616’da Sultan Ahmet Cami’ni inşa ettirene kadar Osmanlı Devleti’nin en büyük ve en önemli camisiydi.

1739’da camiye medrese, kütüphane ve aşevi de eklendi. 1847-1849 arasında yenilenme çalışmaları sırasında kapalı kalan Ayasofya, cami olarak son kez 1849’da açıldı.z

Ayasofya defalarca tadilattan geçti

Cumhuriyet döneminde 1931’e kadar cami olarak kaldı

1923’te cumhuriyetin ilanından sonra cami olarak kullanılmaya devam etse de, Ayasofya 1931’de kapatıldı.

1931’de Amerika Bizans Enstitüsü’nün kurucusu Amerikalı arkeolog Thomas Whittemore, Ayasofya’daki mozaiklerin tekrar ortaya çıkarılması için Türkiye’deki yeni yönetimden izin istedi.

Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün verdiği izin sonrası başlayan çalışmalar 15 yıl sürdü ve 1947’de tamamlandı.

Çalışmalara başladıktan bir süre sonra, halihazırda kapatılmış olan Ayasofya’nın, 24 Kasım 1934’teki Bakanlar Kurulu kararıyla müze olarak yeniden açılmasına karar verildi.

Ayasofya Müzesi, 1 Şubat 1935’te müze olarak ziyaretçilere açıldı.

1996’da Dünya Anıtları İzleme listesine alınan Ayasofya’nın kubbesi ve minareleri, Dünya Anıtları Fonu’nun da desteğiyle 1997-2002 arasında restore edildi.

Müze aynı zamanda UNESO Dünya Mirası listesinde.

Zaman zaman farklı bölümlerde yeniden başlayan restorasyon çalışmaları, günümüzde de devam ediyor.

Türkiye’nin her yıl en fazla ziyaret edilen tarihi yapılarından Ayasofya, 2015’te 3 milyon 425 bin ziyaretçiyle Türkiye’nin en fazla ziyaret edilen müzesi oldu.

2017’de bu sayı 1 milyon 892 bine düştü.

Tartışmalar 2000’lerin başından bu yana sürüyor

Ayasofya müzesinin resmi internet sitesinde, “1936 tarihli tapu senedine göre, Ayasofya “57 pafta, 57 ada, 7. parselde Fatih Sultan Mehmed Vakfı adına Türbe, Akaret, Muvakkithane ve Medreseden oluşan Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi” adına tapuludur.” ifadesi yer alıyor.

Müzenin yeniden camiye dönüştürülmesini talep edenler, bu ifadeyi esas alıyor. Ancak Ayasofya, bazı istisnalar dışında, ibadete açık değil.

25 Temmuz 1967’de İstanbul’u ziyaret eden Katolik Hristiyanların lideri Papa 6. Paul, Ayasofya’ya da giderek dua etti.

Bunun üzerine bir gün sonra, Milli Türk Talebe Birliği yöneticileri de tepki olarak Ayasofya Müzesi’nde namaz kıldı. Bu olay üzerine Ayasofya’nın statüsüyle ilgili ilk ciddi tartışmalar yaşandı.

Yaklaşık 25 yıl sonra, 1991’de, (1. Mahmut döneminde Ayasofya’nın ana binasının dışında, padişahların dinlenmesi, abdest alması için yapılmış olan) Hünkar Kasrı ibadete açıldı. Buraya Ekim 2016’da bir imam da atandı. Hünkar Kasrı’nda bayram namazı ve günde beş vakit namaz kılınıyor, ezan okunuyor.

1967’deki son Papa ziyaretinden yıllar sonra, Kasım 2014’te Papa Francis, İstanbul ziyareti sırasında Ayasofya’yı da gezdi, müze müdüründen restorasyon çalışmalarıyla ilgili bilgi aldı.

Hünkar Kasrı’na imam atanmasının öncesinde, 2005’te, Sürekli Vakıflar Tarihi Eserler ve Çevreye Hizmet Derneği 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararının iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle Danıştay’da dava açtı. Danıştay bu istemi reddeti.

2006’da Hristiyan ve Müslüman müze çalışanları için bir ibadet odası açıldı.

13 Mayıs 2017’de, Anadolu Gençlik Derneği’nin organize ettiği bir grup, Ayasofya’nın önünde sabah namazı kıldı.

21 Haziran 2017’de de Diyanet İşleri Başkanlığı, Ayasofya’da Kadir Gecesi programı düzenledi. Program, devlet kanalı TRT’de canlı yayınlandı.

Son olarak Mart 2018’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Ayasofya Müzesi’nde düzenlenen Yeditepe Bienali’nin açılış töreninde yaptığı konuşma öncesinde de Kuran okundu.

Son etkinlikler Ortodoks dünyada tepkiyle karşılanırken, Sürekli Vakıflar Tarihi Eselere ve Çevreye Hizmet Derneği, Ayasofya’nın ibadete açılması için yeniden talepte bulundu.

Ekim 2018’de Anayasa derneğin talebini reddetti.

Erdoğan, 2013’te de aynı gerekçeyle karşı çıkmıştı

Erdoğan 2013’te, yani İstanbul’un fethinin 560. yıl dönümünde bazı muhafazakar sivil toplum kuruluşlarının “İstanbul’un fethinin imzası olan Ayasofya yeniden ibadete açılsın” çağrılarına da, Tekirdağ mitinginde verdiği yanıtı vermişti.

O dönem başbakan olan Erdoğan, Mayıs 2013’te, partisinin Kızılcahamam’daki kampında milletvekillerinin konuyla ilgili soruları üzerine “Sultanahmet çok boş. Sultanahmet dolarsa Ayasofya’yı da gündeme alabiliriz” yanıtını vermişti.

Cami olması için 2013’te kanun teklifi verildi

Ekim 2013’te, dönemin MHP milletvekili Yusuf Halaçoğlu, TBMM’ye Ayasofya’nın cami olarak yeniden ibadete açılmasına yönelik bir kanun teklifi sunmuştu.

Gerekçe olarak da, Ayasofya’nın müze olmasına ilişkin 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararının Resmi Gazete’de yayımlanmamış olmasını ve tapusunda cami olarak belirtilmesini göstermişti.

Halaçoğlu’nun teklifi 15 Kasım 2013’ten bu yana Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu’nda. Henüz komisyondan bir karar çıkmadığı için genel kurula sevki de söz konusu olmadı.

Kaynak: www.bbc.co.uk

 

AP tek kullanımlık plastik ürünleri yasakladı

Avrupa Parlamentosu (AP), deniz kirliliğine neden olan tabak, çatal, bıçak ve pipet gibi tek kullanımlık plastik ürünleri 2021’den itibaren yasaklayan kararı onayladı.

Strazburg’da devam eden AP Genel Kurulu, denizler ve kıyılarında en çok bulunan tek kullanımlık plastik atıkların kullanımını yasaklayan kararı oyladı.

AP üyelerince 35 “hayır”, 28 “çekimser” oya karşı 560 “evet” oyuyla kabul edilen karara göre, 2021’den itibaren plastik tabak, çatal, bıçak, kaşık, pipet, bardak, balon çubukları, gıda kapları, kulak pamukları Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde kullanılmayacak.

AB üyesi ülkelerin, 2029 yılına kadar plastik şişelerin yüzde 90’ını toplama, 2025 yılına kadar tek kullanımlık plastik şişelerin yüzde 25’ini, 2030’a kadar da yüzde 30’unu geri dönüştürmek zorunda olduğu belirtilen kararda, AB ülkelerinin sigara filtrelerini üretenlerin, ürünlerinin atık ve temizlik maliyetlerini karşılamaya katkı sağlayacağı vurgulandı.

Kaynak: www.aa.com.tr

 

Çamlıca Kulesi’nde sona gelindi

Yapımı hızla devam eden Çamlıca Kulesi’nde, dördüncü büyük parçanın montajına başlandı. Montajı devam eden bölümün, kule tamamlandığında restoran ve seyir terası olarak hizmet vermesi bekleniyor.

MONTAJI TAMAMLANMAK ÜZERE

Her geçen gün mimari estetiği biraz daha fark edilmeye başlayan kulede, restoran ve seyir terası olarak kullanılması beklenen bölümün montajı da tamamlanmak üzere.

Çamlıca Kulesi'nde sona gelindi

HAVADAN GÖRÜNTÜLENDİ

Günler ve saatler süren çalışmayla yavaş yavaş yukarı çekilen dördüncü büyük parçayla ilgili çalışmalar devam ederken, kulenin son durumu havadan görüntülendi.

2019’DA HİZMETE AÇILACAK

Görüntülerde, kulenin estetiğinin giderek daha fazla ön plana çıktığı fark ediliyor. Kulenin, bu yıl içerisinde tamamlanarak hizmete girmesi bekleniyor.

Kaynak: www.ensonhaber.com

Kısa mesafe pazarlığı yapan taksiciler ceza aldı

25 Mart tarihinde iş yerinden geç çıkan ve Yenikapı Metro İstasyonu kullandıktan sonra eve gitmek için taksiye binmek isteyen U.A., taksicilerle uzun pazarlık sürecine girdikten sonra yaşadıklarını kameralara çekmişti.

Video kaydı almaya başladığı anda taksicilerin saldırısına uğrayan genç adam, bu görüntüleri sosyal medyada yayınladı.

İKİ TAKSİYE MEN CEZASI

Videonun yayılmasıyla taksiciler bulunarak ceza verildi. Yapılan açıklamada,

UDES kapsamında birden fazla yolcu almak ve ayrı ücret talep etmek fiilleri dolayısıyla gerekli yaptırımlar uygulanmış ve emniyet birimlerince araçlar, 30 gün süre ile trafikten men edilmiştir.

 ifadelerine yer verildi.

Kaynak: www.ensonhaber.com

Hortumda uçan adam konuştu

Osmaniye’nin Kadirli ilçesinde meydana gelen hortumda, gölgelik şemsiyesiyle bir işçinin havaya uçması güvenlik kamerasınca görüntülenmişti. Görüntülerin yayılmasının ardından olayın kahramanı Sadık Kocadallı, korku dolu anlarda yaşadıklarını anlattı.

Hortumda uçan adam konuştu

“ŞEMSİYE GİTTİ BEN KENDİMİ YERE ATTIM”

Şemsiye ile birlikte havalanan Sadık Kocadallı isimli işçi, 

O gün hortum çıktı. Biz burada çalışıyorduk. Şemsiyemizi kapatalım dedik. Ben şemsiyenin üzerine çıktım. Bizi 4-5 metre havaya kaldırdı. Artık olacak gibi değil şemsiye halen gidiyor ben de kendimi yere attım. Öyle bir hadise oldu. Şemsiye elektrik direğine çarptı durdu

 dedi.

OSMANİYE’DE HORTUM

Osmaniye’de 25 Mart Pazartesi günü Kadirli Belediyesi Sebze Hali’nde başlayan ve 10 dakika süren şiddetli rüzgarın ardından çıkan hortumda şemsiyeler uçuştu.Şiddetli hortum şemsiyeyle birlikte 3 kişiyi havaya kaldırdı. 2 kişi şemsiyeyi bırakıp uzaklaşırken Kocadallı, şemsiyeyle birlikte yaklaşık 5 metre yüksekliğe kadar çıktıktan sonra düştü.

Hortumda uçan adam konuştu

Hafif yaralanan Kocadallı’nın şemsiye ile birlikte havalandığı anlar bir iş yerinin güvenlik kamerası tarafından saniye saniye görüntülendi.

Kaynak: www.ensonhaber.com

Elektriğe zam yapılmayacak

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan (EPDK) yapılan açıklamada, gelecek aydan itibaren elektrik fiyatlarında herhangi bir artışa gidilmeyeceği belirtildi.

Açıklamada, “Tüketicilerimizin 1 Nisan’dan itibaren geçerli tarifeler kapsamında kilovatsaat başına ödeyeceği vergiler dahil bedel, mevcut tarifeler ile bire bir aynıdır.” ifadesi kullanıldı.

Kaynak: www.aa.com.tr

Dünya Bankası’ndan Türkiye’ye 2 milyon dolarlık hibe

Dünya Bankası, sera gazı salınımını sınırlandırmayı amaçlayan Emisyon Ticaret Sistemi‘nin Türkiye’de uygulanması amacıyla oluşturulan projeye 2 milyon dolarlık hibe sağlayacak.

“Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Dünya Bankası Tarafından İmzalanan Pazara Hazırlık Ortaklığı II Projesi ile İlgili Hibe Anlaşması” Resmi Gazete’de yayımlandı.

Buna göre, Emisyon Ticaret Sistemi’nin pilot olarak uygulanmasına ilişkin projenin finanse edilmesine yardım etmek amacıyla 2 milyon dolarlık hibe sağlanacak.

Proje kapsamında pilot uygulanacak sistem için yasal ve kurumsal çerçeve belgelerinin hazırlanmasına destek sağlanacak. Emisyon Ticaret Sistemi ile zaman içinde ortaya çıkabilecek toplam sera gazı miktarının sınırlarının belirlenmesi amaçlanıyor.

Proje kapsamında sağlanacak 2 milyon dolarlık hibe tutarı, mal alımı, danışmanlık dışı ve danışmanlık hizmetleri, işletme giderleri ve eğitim faaliyetleri için kullanılacak.

Kaynak: www.aa.com.tr

‘Dünyada Türk simidini bilmeyen kalmadı’

Simit Sarayı Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Kavukcu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 2018’in kendileri için verimli geçtiğini anlatarak, hızlı kararlar alıp yollarına devam ettiklerini söyledi.

Bu yıldan da umutlu olduklarını dile getiren Kavukcu, globalde yatırımlara devam edeceklerini ve 2019’da yeni pazarlara açılacaklarını vurguladı.

Kavukcu, geçen yıl cirolarının yüzde 65’ini yurt dışından sağladıklarını, bu yıl söz konusu oranı yüzde 75’e çıkarmayı hedeflediklerini belirterek, şöyle konuştu:

“Bu yıl yeni pazarlara giriyoruz. Girdiğimiz pazarlarda hızlı büyüyoruz. Olduğumuz ülkelerde hızlı şekilde büyümeye devam ediyoruz. Dünyanın her yerinde olacağız. Planlı şekilde büyümeye devam ediyoruz. 5 yıl içinde bin mağaza garantisini sağladık. Bu yılı 500’ün üzerinde mağaza ile kapatacağız. Yatırıma ve çalışmaya devam ediyoruz. Daha çok ihracata ihtiyacımız var. Bizim elimizden gelen çok çalışmak ve ihracat yapmak.”

“İnce belli çay bardağına yoğun talep”

Simidin etrafında bir dünya kurduklarını ve adına da “Simit Sarayı” dediklerini aktaran Kavukcu, “Türkiye’de simitçiyiz, dünyada ‘bakery’ (fırın) zinciriyiz. Bugün dünyadaki bakery zincirleri arasında ilk beşin içinde Simit Sarayı’nı görebiliriz. Bu kadar yaygın, bu kadar mağazası olan… Londra’da insanları kuyruğa dizebiliyorsak, bu bir başarı demektir.” diye konuştu.

Kavukcu, dünyanın birçok ülkesindeki insanların kendilerine franchise talebinde bulunduğunu belirterek, şunları kaydetti:

“Lübnan’da, Cezayir’de, Slovenya’da o yörelerin insanları bizden franchise alıyorsa, yatırım yapıyorsa, ülkemize ihracat parası veriyorsa, marka olmuşuz demektir. Dünyada Türk simidini bilmeyen kalmadı. Türk çayını, ince belli bardağı herkes biliyor. Hatta ince belli bardağı mağazalarımızda satıyoruz, çok talep görüyor. İnşallah Türkiye’den gıdada bir dünya markası çıkıyor. Şu anda 25 ülkedeyiz. İnşallah bu yıl 28 ülkeye ulaşacağız. Franchise ile beraber toplam çalışan sayımız 10 bini geçti. Mağazalarımıza günlük 1 milyonun üzerinde müşteri giriyor. Londra’da Oxford Street’te dünya markalarından 2 mağazası olan çok azdır. Bizim ise Oxford Street’te 5 mağazamız var bu bizim gurur verici.”

Kaynak: www.aa.com.tr

AB’de tüm yeni araçlarda otomatik hız kesme sistemi zorunluluğu geliyor

Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde 2022’den itibaren satılacak tüm yeni araçlarda otomatik hız sınırlama sisteminin zorunlu olması planlanıyor.

Avrupa Komisyonu tarafından onaylanan öneriler, Avrupa Konseyi ve Avrupa Parlamentosu’ndan da onay alırsa yürürlüğe girecek.

Avrupa Birliği 2050’ye kadar trafik kazalarından ölümleri sıfıra indirmeyi hedefliyor. Birçok sivil toplum kuruluşu öneriye desteklerini açıkladı.

Komisyonun yol güvenliği önerileri tüm araçlarda “Akıllı Hız Yardımı” (ISA), acil fren sistemi ve araçların şeritlerinden kalmasını sağlayan teknolojinin zorunlu olmasını öngörüyor.

Sistem nasıl çalışıyor?

Akıllı hız yardımı sistemi hız levhalarını algılayan kameralarla çalışıyor. GPS kullanan bilgisayar, olması gereken hızı hesaplayarak motor freniyle otomatik olarak hızı kesiyor. Sistem sürücüler tarafından devre dışı bırakabiliyor.

AB Komisyonu üyesi Elzbieta Bienkowska “Her yıl kazalarda 25 bin kişi ölüyor. Bu kazaların büyük çoğunluğu sürücü hatalarından kaynaklanıyor. Yeni güvenlik önlemlerinin devreye girmesi, kemer takma zorunluluğununki gibi bir etki yaratacak” dedi.

Komisyonun önerileri ayrıca, tüm araba, kamyonet, kamyon ve otobüslerde sürücüyü uyumaya ve direksiyon başındayken cep telefonu kullanma gibi dikkat dağıtacak durumlara karşı uyaracak ve tüm verileri kaydedecek sistemler bulunmasını da içeriyor.

Bunlara ek olarak otobüs ve kamyonlarda sürücülerin tam görüş açısına sahip olması ve kör noktaların kaldırılması da hedefleniyor.

Avrupa Ulaşım Güvenliği Konseyi, bu önlemlerle 2038’e kadar, ağır yaralanmalarla sonuçlanabilecek 140 bin kazanın engellenebileceğini söylüyor.

Avrupa Konseyi ve Avrupa Parlamentosu’nun önerileri onaylamasının birkaç ay alabileceği belirtiliyor.

Sistemin olası riskleri

Yol yardım servisi şirketi AA ise, yeni düzenlemelerin olası risklerine dikkat çekti, bazı durumlarda araç sollarken ya da otobana çıkarken hızı biraz artırmanın hayat kurtabileceğini belirtti.

Şirket CEO’su Edmund King, “Yeni araç içi teknolojilerin hayat kurtaracağına şüphe yok. Acil fren sisteminin tüm araçlarda zorunlu olmasının makul bir açıklaması var. Ancak akıllı hız adaptasyonu sistemi için durum bu kadar net değil” dedi.

‘En iyi hız kesme sistemi sürücünün sağ ayağıdır’

King şöyle devam etti:

“En iyi hız sınırlama sistemi sürücünün sağ ayağıdır. Doğru hız her zaman trafik levhalarındaki hız limitinin biraz altıdır. Örneğin okulların olduğu bir bölgede, otomatik hız sınırlama sistemi (ISA) aracı izin verilen azami hızda gitmeye zorlayabilir. Çarpışan arabalarda da hız kesme limiti var ama onlar da kaza yapıyor.”

Kaynak: www.bbc.co.uk