Sisi anayasa değişikliği ile kendini garantiye alıyor

Mısır’daki Devrimin Yarını Partisi Lideri Dr. Eymen Nur, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah El Sisi’nin anayasa değişikliğini uluslararası dengelerin değişme ihtimali olduğu bir döneme denk getirmeye çalıştığını belirterek, “Özellikle ABD Başkanı Donald Trump ve Suudi Arabistan veliaht Prensi Selman’ın gitme ihtimalinin belirdiği bir dönemde anayasa değişikliğini yaparak kendini garanti altına almaya çalışıyor.” dedi.

İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi (İZÜ) İslam ve Küresel İlişkiler Merkezi (CIGA) ile Katar merkezli Al Jazzaara Arapça Televizyonu ortaklaşa düzenlediği “Mısır’daki Anayasal değişikliler sebep ve sonuçları” başlıklı panel, üniversitenin Halkalı yerleşkesinde gerçekleştirildi.

Mısır’daki Devrimin Yarını Partisi Lideri Dr. Eymen Nur, Mısır’da yapılacak anayasa değişikliği konusunda Mısır halkının oldukça duyarlı olduğunu, ancak Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah El Sisi rejimin ülkede yarattığı korkudan dolayı halkın sessizliğini koruduğunu söyledi.

Sisi’nin açıkça iktidarını sonlandıracak tüm ümitleri ve kaynakları yok etmeye çalıştığını vurgulayan Nur, “Sisi ona alternatif oluşturabilecek, iktidarını sonlandıracak fırsatları yok etmek için tüm kanalları kapıları tek tek kapatıyor ve iktidarını sürdürebildiği kadar sürdürmeye çalışıyor. Anayasa değişikliğini de iktidarını sağlamlaştırmak için bir araç olarak kullanıyor.” diye konuştu.

Anayasa değişikliğini uluslararası dengelerin değişme ihtimali doğduğu bir dönemde hızlıca devreye soktuğunu aktaran Nur, şöyle konuştu:

“Mısır’da mevcut parlamentodan daha kötü bir parlamento oluşturulamaz. Sisi, anayasa değişikliğini seçimlerden sonra yapmayı planlıyor. Bunu da uluslararası konjonktüre göre belirliyor. Özellikle ABD Başkanı Donald Trump ve Suudi Arabistan veliaht Prensi Selman’ın gitme ihtimalinin belirdiği bir dönemde yapmaya çalışması kendisini güvence altına almaya çalıştığının açık bir göstergesi. Dolayısıyla anayasa değişikliğini hızlandırmasının tek nedeni de budur. Ben şuna inanıyorum ki bu yapılacak anayasa değişikliğinin darbeden daha kötü ve daha fazla zarar verici bir etkisi olacaktır Mısır halkı için.

Şu anda zekadan ne kadar yoksun işler yapıldığını çok net görebiliyoruz. Çünkü bu tip değişimler yapılırken halkın istekleri ön planda tutulmaya çalışılır. Mesela Sedat’ın yaptığı gibi. Sedat, halkın kabullenebileceği hoşnut olacağı maddeler koyarak anayasada değişiklik yaptı. Bu yöntemle ancak bir anayasa değişikliğini halka kabul ettirebilir. Ama şu anda Mısır’ı yöneten adam bunu bile becerecek zekadan yoksun.”

Nur, Sisi rejimimin Mısır’daki siyasi hayatı tamamen yok ettiğini anayasa değişikliğinin halk tarafından kesinlikle onaylanmadığını kaydetti.

Mısır’da, sağcıların, solcuların, liberallerin ve İslamcıların Sisi’nin yapmaya çalıştığı anayasa değişikliğine karşı olduğunu anlatan Nur, “Mısır’da anayasayı koruma, kurtarma adına Sisi’nin karşısına çıkan kim olursa olsun ya tutuklandı ya öldürüldü. Ona karşı çıkan herkes hayatıyla ödüyor. Dolayısıyla şu anda maalesef herkes korkudan bu diktatöre destek vermek zorunda kalıyor. Çünkü kimse Sisi ile çatışmak istemiyor. Maalesef orada yaşayan kardeşlerimizin bize aktardıkları bunlar.” ifadelerini kullandı.

“Mısır halkı sesini daha gür çıkarmak zorunda”

Mısır eski İnşa ve Kalkınma Partisi Başkanı Tarik Alzomor, 25 Ocak devrimden sonra Mısır’da sistemin çökmesi ile beraber oluşan boşluğu fark eden generallerin 3 Temmuz 2013 darbe yaptığını söyledi.

Darbe ile birlikte Mısır’da demokratik sistemin tamamen yok edildiğini anlatan Alzomor, “Generaller sadece halkın iradesine değil askere, polise de darbe yaptı. Mısır devletine ait tüm kurum ve kuruluşlar generallerin yönetimine geçti. Şunu itiraf etmek gerekir Mısırlı generaller bu konuda çok profesyoneller. Şu anda Mısır’da tüm siyasilerin kendi saflarını, duruşlarını netleştirmeleri ve bu generallerin karşısına geçerek ‘biz sizden daha zekiyiz, biz sizden daha güçlüyüz ve bizimle oyun oynayamazsınız’ demesi gerekiyor.” şeklinde konuştu.

Eskiden Firavunlar Mısır halkını nasıl köleleştirdiyse bugün de generallerin Mısır halkını köleleştirmeye çalıştığını ifade eden Alzomor, şunları aktardı:

“Bizim artık buna müsaade etmemiz lazım. Mısır halkının bu saatten sonra sesi çok daha gür çıkarması gerekiyor. Şu durumda bile biz hala Mısır devletini korumak için elimizden geleni yapıyoruz. Mısır devletini yeniden şekillendirmek için çalışıyor generaller ise sadece kendi çıkarlarını düşünüyor. Dolayısıyla yapılmak istenen anayasal değişiklikler aslında anayasa ihlali anlamına geliyor. Biz buna anayasa değişikliği değil anayasa ihlali diyoruz. Mısır halkı tek yumruk olmak ve saflarını birleştirerek tekrar toparlanmak zorunda. Tüm sorunlarımızı arkada bırakarak bir araya gelip tekrar Mısır’ı ayağa kaldırmamız gerekiyor. Şu anda yapılan anayasal ihlaller istikrar getirmiyor. Despotizm ile istikrar sağlanmaz. Dolayısıyla insanların tutuklanmaları, öldürülmeleri, idam edilmeleri istikrar getirmiyor. Mısır’da istikrarın oluşması için gerçek ve meşru bir zeminin oluşması, halkın rızasının olması gerekiyor. Bu darbe halkın isteği üzerine gerçekleşmedi. Şu anda halka kabul ettirilmeye çalışılan yasaların hiçbir meşruiyeti yoktur. Sisi meşruiyetini pekiştirmek için anayasal değişikliğe gidiyor ama Sisi’nin unutmaması gereken Mübarek örneği. Mübarek de aynı şekilde anayasayı değiştirmeye çalıştı ve bu onun sonunu getirdi.

Aynı şeyi Sedat da yaptı. Mısır’da ne zaman anayasa değişikliği yapılmaya çalışılsa Mısır halkı ayaklanıyor. Mısır halkı eski Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek ve Eski Cumhurbaşkanı Enver Sedat’a nasıl geçit vermediyse nasıl devirdiyse Sisi rejimini de devirecektir. Tüm devrim güçlerinin kenetlenmesi, tek yürek, tek yumruk ve tek sesle 25 Ocak’ta toplandığı gibi Mısır’ın yeni tarihini oluşturmak için bir araya gelmeli. Böylece bu generallere ve yönetimlerine son vermeliyiz. Çünkü Mısır halkı diktatör bir rejimi daha fazla kabul edemez. Mısır halkı köle değil ve bu köleleştirme rejimini istemiyor.”

Kaynak: www.aa.com.tr

Türk İHA’larının etkinliği Yunanistan’a pahalıya mâl olmaya başladı

Ülkemizin uzun yıllardan bu yana kendi iç dinamikleri ile çaba göstererek geliştirdiği İHA’lar, hem bilgi birikimine katkı sağlayarak bu alanda yeni ürünler ortaya konmasına zemin hazırlarken hem de ülkemizin güvenliği adına önemli kazançlar sağladı. Ayrıca daha uzun menzilli ve HALE sınıfı İHA’lar için de çalışmalar tüm hızıyla devam ediyor.

Bu konudaki gelişme herkesin malumuyken Yunan basınında ilginç gündemler yaratmaya da devam ediyor. Özellikle son zamanlarda Ege’de İHA’lar oyunun kurallarını Yunanistan’ın aleyhine olacak şekilde değiştirmeye başladı. Türkiye tarafından keşif amaçlı havalanan silahlı İHA’ların hareketliliğine karşılık Yunanistan’ın F-16’larını kaldırarak karşılık vermeye çalışması zaten sıkıntılı günler geçiren ülke ekonomisi üzerindeki etkisi tartışma yaratıyor.

Bir saatlik uçuş maliyeti 25 bin dolar seviyelerine çıkabilen F-16’lara karşılık pilotu olmayan, bakım maliyeti de F-16’ların yanında son derece komik kalan Türk İHA’ları Ege’de yeni bir tartışma yarattı. Uzun yıllardır insansız hava araçlarının geliştirilmesi için bütçe ayıran ancak işe yarar bir ürün ortaya koyamayan Yunanistan’ın elinde sadece gözlem uçuşu yapabilen az sayıda deneysel Pigasos İHA’lar, Fransız Sperwer’ler ve İsrail’den kiralanan Heron’lar var. Ayrıca tamamen ABD kontrolünde olan Yunanistan’ın kullanamadığı MQ-1 Predatorlar da olası bir tehdit ihtimaline karşı ABD tarafından ülkeye konumlandırılmış.

Tüm bu İHA’ların toplam sayısı 30 civarında. Ülkemizde ise TAI tarafından üretilen ANKA’lar ile Baykar Makina tarafından üretilen Bayraktar İHA’lar toplamda 80’e ulaşmış durumda. Bu rakama Alpagu, Kargo, Togan gibi küçük sınıf İHA’lar da dahil edilmiş değil. Türkiye’nin bu alandaki gücünü birkaç basamak öteye taşıyacak Karayel İHA da havalanacağı gün için geri sayımda.

Kaynak: www.donanimhaber.com

Türkiye’nin yurt dışındaki altınları yurt içine kaydırılıyor

Halk Bank yöneticisi Hakan Atilla’nın Mart 2017’de Reza Zarrab davası ile ilintili olarak ABD’de tutuklanması sonrasında, olası bir yaptırım veya mali cezaya karşı Ankara’nın aldığı önlemler arasında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) döviz ve altın rezerv politikasının hızla değiştirilmesi de vardı.

Birincisi, Merkez Bankası mevcut döviz rezervlerinin bir bölümünü altına çevirirken, en başta ABD Merkez Bankası FED’de duran 28.7 ton altın rezervlerini başka merkezlere taşıyarak sıfırlamıştı. Böylelikle hem altın rezerv artışı hem de yurtiçine kaydırma amaçlı transferler nedeniyle yurtiçindeki altın varlıkları 100 tondan fazla artmıştı.İkincisi de Merkez Bankası, döviz rezervlerini tuttuğu yatırım alanlarının en başında gelen ABD devlet tahvili varlıklarını azaltmaya başlamıştı.Amerikan Hazine Bakanlığı verilerine göre; Türk Merkez Bankası’nın Kasım 2017’de 61 milyar dolar olan ve FED’de saklamada duran ABD tahvil mevcutlarının hızla azaltılarak Ocak 2019 itibariyle sadece 3.2 milyar dolara çekildiği görülüyor. Temmuz sonunda 30 milyar dolara yakın olan tahvil mevcudunun, ağustos ayında ABD ile Rahip Brunson krizi sonrasında neredeyse sıfırlandığı anlamına geliyor.

Yurtdışındaki altınlar yurtiçine kaydırılıyor

15 Mart Cuma günü yapılan Merkez Bankası Genel Kurul toplantısı sonrasında yayımlanan Yıllık Rapor’da yer alan verilere göre; bu tahvil azaltımı sonrasında Merkez Bankası’nın döviz varlıklarını “vadesiz hesaplarda” tuttuğu görülüyor. 2017 sonunda 7.2 milyar dolar olan “vadesiz mevduat” seviyesi, 2018 sonunda 33.9 milyar dolara çıkmış. Bunun da ABD dışındaki muhabir bankalarda yapıldığına hiç şüphe yok.

Yine raporda yer alan verilere göre; Merkez Bankası 2018 boyunca yurtdışındaki altınlarını yurtiçine kaydırmaya devam etti.

2018 sonu verilerine göre; Merkez Bankası’nın toplam altın rezervleri zorunlu karşılıklar için tutulan altınlardaki azalış nedeniyle 76.3 ton düşerken, kendi malı olan altın rezervleri 53.8 ton arttı.

Merkez Bankası’nın yurtdışında tuttuğu altın miktarını azaltmaya devam ettiği gözlendi. Banka, Britanya Merkez Bankası’nda tuttuğu altın miktarını kayda değer miktarda azalttı: 278.8 ton.

Peki ne oldu bu altınlara? Yurtiçine taşındı. Borsa İstanbul nezdindeki altın saklama kasalarına taşındı. Miktarı ise 221 ton.

Böylece 2016’dan bu yana Türkiye’ye getirilen altın miktarı 324 ton oldu.

Merkez Bankası’nın altın rezervlerinin yüzde 80.2’si artık Türkiye sınırları içinde. Bu oran 2016’da yüzde 17 idi.Merkez Bankası’nın verilerine göre; 2019 başından itibaren iki aylık dönemde de Banka yeniden altın rezervi artışına yöneldi. Merkez Bankası döviz rezervlerini yeniden altına çevirmeye başladı. Kendi malı olan altınlara yeniden bir 40 ton altın eklendi. Bankanın döviz rezervlerinden altın rezervlerine kaydırma hareketine yeniden başlayarak 1.4 milyar dolarlık altın almasının, ABD Başkanı Trump’ın danışmanı ve damadı olan Jared Kushner’in şubat sonundaki Ankara ziyareti sonrasına rastlaması da ilginç bir tesadüf olsa gerek.

 

Kaynak: t24.com.tr

Trump’tan kamu yayın kuruluşlarının bütçesine makas

 

ABD Başkanı Donald Trump, Kongre’ye sunduğu 2020 bütçe teklifinde, birçok kamu yayın organının bütçesinde milyonlarca dolarlık kesinti talep etti.

ABD basınında yer alan haberlere göre, Başkan Trump 2020 Bütçe teklifinde, televizyon kanalı PBS ve radyo kanalı NPR’a fon sağlayan Kamu Yayıncılığı Kurumunun (CPB) bütçesinde 435 milyon dolar kesinti istedi.

Trump yönetimi bütçe kesintisine neden olarak, CPB’nin sadece NPR ve PBS’e fon sağlayan bir organ olması ve bu kurumların bütçelerinin büyük oranda özel bağışlardan sağlanması gösterildi.

Bütçe teklifinde RFE/RL’nin (Radio Free Europe/ Radio Liberty) bütçesinde de 37 milyon dolarlık düşüş talep edildi.

Ayrıca bütçe teklifi, RFE/RL’nin Gürcüce, Tatarca ve Kuzey Kafkasya dillerindeki yayınlarının da durdurulmasını öngörüyor.

Yayın kuruluşlarından tepki

Trump’ın milyonlarca dolar kesinti öngören bütçe teklifine söz konusu yayın organlarından yanıt da gecikmedi.

CPB Üst Yöneticisi (CEO) Patricia Stacy Harrison, yaptığı açıklamada, federal fonun Amerikan kamu medya sistemindeki kamu-özel sektör ortaklığının temeli olduğunu vurguladı.

Harrison, “Kongre’nin kamu basınına yüklediği ve Amerikan halkının da büyük oranda desteklediği misyonu başarmak için federal yatırıma daha uygun bir alternatif yok. Federal yatırım olmadan, tüm kamu medyası sistemi, kırsal, küçük bölge ve kentsel alanlardaki toplumlara verilen eşsiz hizmet ve değer yok olur.” yorumunda bulundu.

RFE/RL Başkanlığını vekaleten yürüten Daisy Sindelar ise açıklamasında, RFE/RL’nin bir önceki yıla oranla yüzde 30 artış göstererek, geçen yıl internet, televizyon ve radyo üzerinden 34 milyon kişiye ulaştığına işaret etti.

Sindelar, “RFE/RL’nin ulaştığı insan sayısındaki artış, Rusya, İran, Pakistan ve RFE/RL’nin tüm hedef ülkelerinde objektif gazeteciliğe olan ihtiyacın ne kadar arttığının göstergesi.” değerlendirmesinde bulundu.

 

Kaynak: www.aa.com.tr

 

ABD Suriye’deki güçlerini azaltmıyor

Suriye’de yalnızca birkaç yüz kişilik  güç bırakarak mart ortasında çekilmeye başlayacaklarını duyuran ABD, hala 2 bin  civarı askerinin tümünü muhafaza ediyor.

ABD Başkanı Donald Trump, 19 ve 20 Aralık 2018’deki mesajlarında,  Suriye’de bulunmalarının tek gerekçesi olan DEAŞ’la mücadeleyi tamamladıklarını  ilan etmişti. Ancak ilerleyen günlerde, ABD güvenlik bürokrasisinin telkinleri  sonucu Trump, söylemini “yavaş ve güvenli çekilme” yönünde değiştirdi.

ABD çekilmeye dair detaylar ve takvim konusunda net beyanlardan  kaçınırken, 11 Şubat’ta ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı Orgeneral Joseph  Votel, çekilmenin haftalar içinde başlayacağını söyleyerek, en geç mart ortasında sürecin ilk adımlarının atılacağı sinyalini verdi.

22 Şubat’ta ise Pentagon Sözcüsü Binbaşı Sean Robertson, “ABD,  uluslararası bir gücün parçası olarak Suriye’nin kuzeydoğusunda birkaç yüz asker  bırakacak. Ayrıca ABD Suriye’nin güneyindeki El Tanif garnizonundaki varlığını sürdürecek.” açıklamasında bulundu.

ABD Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford dün, Wall Street Journal’ın  ortaya attığı “ABD’nin Suriye’de bin asker bırakacağı” iddiasını yalanlamış,  “Şubat ayında deklare edilen planlar üzerinde hiçbir değişiklik söz konusu değil  ve ABD güçlerinin belirli bir seviyeye azaltılması yönündeki Başkan’ın talimatını  uygulamaya devam ediyoruz.” demişti.

Ancak Suriye’deki güvenilir yerel kaynakların bildirdiğine göre,  Votel’in verdiği zaman dolmasına rağmen, ABD Suriye’deki güçlerini azaltmaya  başlamadı.

Aksine, ABD, şubat başında ve sonunda olmak üzere iki kez, yaklaşık  300 tırla Irak sınırından Suriye’de terör örgütü YPG/PKK işgalindeki bölgeye  sevkiyat yaptı.

AA’nın 4 Şubat’ta görüntülediği sevkiyatta, zırhlı araç, iş makinesi,  jeneratör gibi malzemeler, Harab Işk ve Sırrin’deki depolara taşınmıştı.

YPG/PKK’ya desteğe devam

Süreç içerisinde ABD’li yetkililer de YPG/PKK’ya desteğin süreceği  yönünde açıklamalar yaptı.

Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, 20 Şubat’taki açıklamasında, DEAŞ ile  mücadeleye devam edeceklerini belirtmiş, YPG/PKK’yı kastederek yerel güçlerle  çalışacaklarını söylemişti.

Aynı gün Pentagon Sözcüsü Binbaşı Robertson da AA muhabirinin,  “DEAŞ’ın elindeki son toprak parçasının da alınması ve ABD’nin de Suriye’den  çekilmeye başlamasıyla YPG’ye verilen silahları geri toplayacak mısınız?”  sorusuna, “SDG, DEAŞ ile mücadelede etkili ve güvenilir bir ortak oldu. SDG’ye  verilen silahların sınırlı, göreve özel ve DEAŞ’ın yenilmesi hedeflerini elde  edecek ölçüde olacağını ifade ettik. (Suriye’nin) Kuzeydoğusunun  özgürleştirilmesi tamamlanmak üzere ama daha yapılacak iş var. Onlar, alınan  toprakları temizlerken ve DEAŞ’ın tekrar ortaya çıkmasını engellerken, ortağımız  SDG’ye destek vermeye devam edeceğiz.” yanıtını vermişti.

12 Mart’ta da Pentagon, 2020 savunma bütçesinde YPG/PKK’ya 300 milyon  dolar, DEAŞ’la mücadele eden Suriye’ye sınır ülkelerin sınır güvenliğinin  sağlanması için de 250 milyon olmak üzere toplam 550 milyon dolar ayırdıklarını  duyurmuştu.

ABD’li yetkililer, AA muhabirinin 2020 savunma bütçesinde Suriye’ye  DEAŞ’ın bitmesine rağmen geçen seneyle aynı miktarı ayırmış olmasına ilişkin soru  üzerine, çelişkili yanıtlar vermişti.

Savunma Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Elaine McCusker, YPG/PKK’ya  sağlanacak destek fonunun güncellenmiş strateji ışığında hazırlandığını iddia  ederken, ABD Genelkurmay Başkanlığı Kuvvet Yapısı, Kaynaklar ve Değerlendirme  Direktörü Korgeneral Anthony R. Ierardi, bütçe hazırlık aşamasında mevcut  bilgilere dayanılarak hazırlandığını savunmuştu.

ABD, 2015’ten bu yana DEAŞ ile mücadeleyi gerekçe göstererek  YPG/PKK’ya askeri destek veriyor. ABD’nin Suriye’de halen 18 üs ve askeri noktada  2 bin civarı personeli bulunuyor.

Kaynak: www.milliyet.com.tr

Kuzey Kore yaptırımları delmek için kripto para kullanmakla suçlandı

Nükleer silah denemelerinden vazgeçmediği için yaptırımlara maruz kalan Kuzey Kore, yaptırımları delmek için kripto para mı kullanıyor? 

Bu Seferde Yaptırımları Delmek İçin kripto para Kullanmakla Suçlandı

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Kuzey Kore hükümetinin uluslararası yaptırımları delmek için kripto para birimini kullandığını ve Asya borsalarındaki bir dizi siber saldırının arkasındaki güç olduğunu iddia ediyor. Yakında yayınlanacak bir rapora ulaştığını iddia eden Nikkei Asian Review, Kuzey Kore’nin 2015’ten bu yana biriktirdiği kripto paraların 670 milyon ABD Doları tutarında olduğunu söylüyor. Bu durum ilk defa yaşanan bir durum değil. Daha önce de Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti(DPRK) bu tür yasadışı faaliyetlerle suçlanmıştı. Ve bu durum blockchain varlıklarının ortaya çıkmasının uluslararası finans ve diplomasiyi ne ölçüde değiştirebileceğinin bariz bir örneği.

Kuzey Kore, hükümetin nükleer silah programını terk etmeyi reddetmesinin bir sonucu olarak 2006’dan bu yana yürürlükte olan uluslararası yaptırımlardan ciddi düzeyde etkilenmeye devam ediyor. Kim Jong Un diktatör rejimi altındaki ülke ciddi ekonomik problemler yaşıyor çünkü ülkenin ekonomisi büyük ölçüde küresel pazarlardan ihraç edilen kömür ve mineral gibi hammaddelere bağlı. Bu nedenle kripto para biriktirme ülke için bir kazanç yöntemi olabilir.

Siber Saldırıların Arkasında Kuzey Kore mi Var?

İki yıl önce Kuzey Kore hükümetinin Bitcoin madenciliği yaptığına dair kanıtlar ortaya çıkmıştı, ancak birkaç ay sonra bu çalışmalar durduruldu. Güney Kore ve ABD hükümetleri, Kim rejimini kripto para alabilmek için siber saldırılara başvurmakla suçluyor. Mesela, Aralık 2017’de Youbit’e ve yine Ocak 2018’de Coincheck’e yapılan saldırılarda Kuzey Kore suçlandı ve bu saldırılar Bitcoin, Ethereum Classic ve NEM’in de yer aldığı blokchain varlıklarında 571 milyon dolarlık kayıpla sonuçlandı.

Kuzey Kore hükümeti kripto para birimlerini yasadışı fonları aklamak için de bir araç olarak kullanıyor olabilir. Hükümet, özellikle ülke dışından gelen kaçak mallarla ilgili ödemeleri kabul etmek için WeChat’i kullanmış olmakla suçlanıyor. Ayrıca Ülke, Hong Kong merkezli gemi yapımcısı Marine Chain ile iş yapmak için kripto para kullanmış olabilir.

Peki Sadece Kuzey Kore mi?

Kim rejimine karşı suçlamaların kanıtlanmadığını belirtmekte fayda var, ancak devletlerin yaptırımları ve ticari engelleri kolayca atlatmak için kripto para birimini kullanabilecekleri durumu uluslararası diplomasi ve finans için yeni bir gerçeklik olarak karşımıza çıkıyor. Zaten İran ve Rusya’nın uzun bir sürededir, ABD ve Avrupa Birliği yaptırımlarını aşmak için kripto paraları kullandığı iddia ediliyor. Hatta Rusya, sadece bu amaç için tasarlanan devlet destekli bir dijital para birimi geliştiriyor.

Önümüzdeki günlerde Birleşmiş Milletler raporunun tam metni yayınlandığında Kuzey Kore’nin yasadışı faaliyetlerinin olup olmadığı ile ilgili ayrıntılı bilgilere ulaşabileceğiz. Fakat Kuzey Kore’nin siber saldırılarını ve kripto para biriktirmesini engellemenin kolay bir yolu bulunmuyor. Bu durum, blockchain zincirinin ne ölçüde geliştiğini ve kripto paraların meşruiyetinin daha iyi tanınması ve güvenliğinin ne kadar önemli olduğunu gözler önüne seriyor.

 

Kaynak: koinmedya.com

Dünya Kupası’ndaki rakiplerimiz belli oldu

Dünya Kupası'ndaki rakiplerimiz belli oldu

2019 FIBA Dünya Kupası’nda mücadele edecek A Milli Erkek Basketbol Takımımız, E Grubu’nda Çekya, ABD ve Japonya ile eşleşti.

1 Ağustos–15 Eylül tarihleri arasında Çin’in ev sahipliğinde düzenlenecek 2019 FIBA Dünya Kupası’nda mücadele edecek olan A Milli Erkek Takımımız, kura çekiminde dördüncü torbada yer aldı.

A Milli Erkek Basketbol Takımımız, E Grubu’nda Çekya, ABD ve Japonya ile eşleşti.

Kaynak: www.ensonhaber.com

Kriptoda Haftanın Özeti: Bitcoin Borsasından Bankaya Karşı Zafer, IKEA’nın Blockchain Adımı, Öne Çıkan Kripto Para Haberleri

Bitcoin ve blockchain dünyasında hız kesilmezken, işte geçtiğimiz hafta bu dünyanın öne çıkan gelişmeleri.

1.Sao Paulo (Brezilya) mahkemesi, İspanya’nın en büyük bankası Banco Santander’ın Mercado bitcoin isimli Kripto para borsasına karşı yaptığı temyiz başvurusunu reddetti. Banco Santander, borsanın hesabını bankanın politikasını ihlal ettiği gerekçesiyle kapattı. Yerel bir Kripto para haber kaynağına göre, temyiz başvurusu oy birliğiyle reddedildi, bankanın 350 bin dolar iade etmesi gerekiyor.

Kripto para girişimlerinin bankalardan destek alması şaşırtıcı bir şey değil, fakat bu durumda mahkemenin yeni bir girişimi desteklemesi ilginç. Times of Malta’nın haberine göre Malta “blockchain adası” haline gelmiş olsa bile, girişimler bankalardan destek alabilmek için mücadele ediyor.

Ikea Blockchain Adımlarını Hızlandırıyor

2. Ikea tarafından desteklenen bir araştırma ve tasarım laboratuvarı olan SPACE10, blockchain ve güneş enerjisinin birlikte çalışıp çalışmayacağını araştırmak için bir proje başlattı. SolarVille projesi, enerjiden yoksun olanlar için istikrarlı ve uygun fiyatlı bir güç kaynağı sağlanmasına yardımcı olabilecek, şebekeden bağımsız bir enerji altyapısı olan “elektrik microgrids”i sağlamak için blockchain kullanacak.

Almanya’da Sto Trendi Güçleniyor

3. Geçen hafta yayınlanan resmi bir belgeye göre Alman yetkililer blockchain bazlı menkul kıymetlerin düzenlenmesi yönünde harekete geçti. Belgeye göre elektronik menkul kıymetlerin düzenlenmesi teknolojiden bağımsız olmalı, çünkü token’ların hangi Teknoloji merkezli olduğuna bakmaksızın, yasalar uygulanabilir kalmalı. Rapora göre “kripto-token’lar”, şu anki menkul kıyetler düzenlemesi kapsamına girmeyecek, fakat ICO’lar yatırımcılar için potansiyel bir risk teşkil ettiğinden dolayı bu kapsama giriyor.

Dünyanın en büyük ekonomilerinden birine sahip olan Almanya’nın token’ları düzenlemeye başlaması, daha fazla ülkenin bu konu hakkında harekete geçmesine sebep olabilir. Küçük ülkeler genellikle finansal düzenlemelerden çekinir; düzenleme yaptıklarında ise büyük ülkelerden ilham alırlar.

9 Bin Blockchain Şirketinin Yüzde 20’sinde Gelişim Durdu

4. Forbes, GitHub’a kod gönderen 9 bin blockchain şirketinin 1.811’inin artık göndermediğini bildirdi. Kod havuzunda aktif olan blockchain şirketlerinin %20’si 2018’de ortadan kayboldu. Forbes’a göre bazıları direkt düzenbazlık ve Ponzi dolandırıcılığı; bazıları ise “değişen düzenlemeler” nedeniyle engellenen şirketler.

Haberde blockchain gelişiminin en umut verici olduğu sektörün Eğitim ve akademi olduğu belirtiliyor. Bu sektörlerde şirketlerin yalnızca %10’u başarısız olmuş. Beklenildiği gibi, uzun süren “kripto kışı”nda Kripto para girişimlerinin de %30’u başarısız oldu. Bu trend devam ederse 2019’da başarısız olmuş blockchain girişimlerini daha az  göreceğiz.

5. Finance Magnates haberine göre Teksas Temsilciler Meclisi’ndeki ABD’li yasa yapıcılar, devlet genelinde anonim Kripto para kullanımını yasaklamaya yönelik kanun teklifi sundu. Yasa tasarısına göre Kripto para alan ya da gönderen kişilerin kimlikleri belirlenebilir olmalı. Eğer tasarı meclisten geçerse 1 Eylül’den itibaren geçerli olacak.

Tasarıya göre “onaylanmış kimlikli dijital para” kullanan kişiler devletçe bilinir oldukları için bundan ayrı tutulacak. Ancak onaylamış kimlikli dijital para’nın tam olarak ne olduğu net değil. Tabi bu ABD’li yetkililerin kişisel koinlere ilk burunlarını sokuşları değil. Geçtiğimiz yıl Aralık’ta ABD İç Güvenlik Bakanlığı kişisel merkezli koinlerin suç analizinde yardımcı olmaları için şirketlerden istekte bulunmuştu.

Kaynak: kriptokoin.com

İstanbul’da metrolara bedava internet, girişimcilere 500 milyon TL destek

İstanbul’da büyükşehir belediye başkanlığı için adaylar teknolojik vaatleri ile gündeme gelmeye devam ediyor. Teknoloji yatırımcılarına sağlanacak 500 milyon liralık bütçe ve dahası yazımızda.

İstanbul’da metrolara bedava internet, girişimcilere 500 milyon TL destek
İstanbul’da büyükşehir belediye başkanlığı için adaylar teknolojik vaatleri ile gündeme gelmeye devam ediyor. Teknoloji yatırımcılarına sağlanacak 500 milyon liralık bütçe ve dahası yazımızda.

2019 yerel yönetim seçimleri, adayların teknolojik vaatleri ile ön plana çıkıyor. Özellikle büyükşehir adaylarının söylemleri genç nüfusu da kucaklayan ve Avrupa ve ABD şehirlerinin geldiği nokta ile örtüşür nitelikte. Bir davet nedeni ile vaatlerini yakından dinleme şansı bulduğumuz İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adaylarından Binali Yıldırım, seçildiği takdirde İstanbul’da yaşanacak teknolojik değişim için sorularımızı yanıtladı.

İstanbul’da metrolara bedava internet, girişimcilere 500 milyon TL destek

İstanbul’un Datası Analiz Edilecek.

İstanbul’da çeşitli sensörlerden, uygulamalardan ve çalışmalardan elde edilen veriyi İstanbul’un menfaatleri doğrultusunda işleyerek, sorunlara çözüm bulunmaya çalışılacak ve yapılacak yatırımların bu ölçüde şekillendirilmesi sağlanacak. Bu odaktaki çalışmaların tümü için Sanayi 4.0’a atıfta bulunarak İstanbul 4.0 ifadesi kullanılmış. Şehirdeki trafik ışıklarının, sensörlerin ve diğer tüm teknolojik ekipmanların birbiri ile haberleşmesi için çalışmalar yürütülecek. Trafik ışıklarının trafiğin durumuna göre frekansı otomatik olarak ayarlaması sağlanacak.

İstanbul’daki tüm ulaşım sistemlerini içine katacak Ulaşım Asistanı, araç, bisiklet veya farklı araçlar kullanarak en kısa, en ucuz, en hızlı rotaları kullanıcılara anlık olarak hesaplayabilecek. Akıllı kavşaklar trafik yoğunluğuna göre akışı ayarlayacak ve önceki veriler ile beslenerek trafiği rahatlatmaya çalışacak.

Şehirdeki kameraların sayısının artırılmasına ek olarak kameralardan elde edilecek görüntüler ile halkın huzurunu bozan her duruma anında müdahale edilecek ve cezalar uygulanacak.

İstanbul’da metrolara bedava internet, girişimcilere 500 milyon TL destek

İstanbul’a Ses Sensörleri

şehrin farklı noktalarına eklenecek sensörler ile gürültü ölçümleri yapılacak. Gürültü bariyerini aşan noktalar için önlemler alınacak. Gürültüye sebep olan araçlar, işletmeler veya noktalar alınacak önlemler ile engellenecek.

Metroda Internet kesilmeyecek

518km uzunluğa erişecek metro hattı boyunca ücretsiz bir Internet alt yapısı kurulacak. Mesh yapısı ile yolculuk esnasında kesintisiz bir şekilde Internet erişimi mümkün olacak. Hizmet ücretsiz olarak belediye tarafından sağlanacak.

Veriler Herkesin Erişimine Açılacak

İstanbul’un tüm datasını kullanmak isteyen herkesin erişimine açacak olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi, kişisel veriler ve güvenlik riski oluşturabilecek veriyi anonimleştirerek veya körleştirerek sunacak. Bu sayede bir güvenlik riski veya kişisel verilerin korunması kanununa aykırı bir durum oluşmayacak.

500 Milyon Liralik Destek

Bayrampaşa’da kurulacak Teknoloji Üssü, girişimciler için belediye destekli bir kuluçka merkezi olacak. Burada girişimler için tüm olanaklar seferber edilecek ve ortaya çıkan başarılı işlerin ilk müşterisi de belediye olacak. Kurulacak olan merkeze yapılacak yatırım hariç girişimlerin desteklenmesi için 500 milyon liralık bir kaynak ayrılacak.

Girişimciler ortaya çıkardıkları ürünleri öncelikle İstanbul’un kullanımına sunacak. Sonrasında ise bu işin Türkiye genelinde ve dünyada kullanılabilir olması ve katma değer yaratması için desteklenecek. Belediye girişimlerin sahibi olmayacak ve tüm hak girişimcide olacak.

Fiber Alt Yapı Büyüyecek

İstanbul’da fiber alt yapının daha da gelişmesi için belediye işletmelerin işini zorlaştıran değil, kolaylaştıran bir rol üstlenecek. Bu olurken de alt yapının ortak bir şekilde kullanımı için ortak bir payda sağlanmaya çalışılacak.

Kaynak: dhbr.co

ABD Avrupa’ya verdiği koruma bütçesinde kesinti yaptı

YPG’li teröristlere ayırdığı bütçede kesintiye gitmeyen ABD Savunma Bakanlığı, Avrupa’ya ise farklı bir tarife uygulandı.

ABD Savunma Bakanlığı dün, hangi ülkeye ne kadar askeri harcama yapacağını belirten verileri kamuoyuna açıkladı.

TERÖRİSTLERE 300 MİLYON DOLAR

Tartışmalı kararların olduğu bütçede, YPG’li teröristlere 300 milyon dolar ayrıldı. Suriye’den çekilme kararı alan ABD’nin, teröristlere ayırdığı bütçede kesintiye gitmemesi tepkilere neden oldu.

ABD Avrupa’ya verdiği koruma bütçesinde kesinti yaptı

600 MİLYON dolar AZALTTI

Ancak açıklanan verilere göre, 2020 yılı için öngörülen bütçe kapsamında Washington Avrupa’da 5.9 milyar dolarlık harcama yapmayı planlıyor. 2019 yılı için belirlenen bütçede bu alan için 6.5 milyar dolar ayrılmıştı. Bu da Avrupa bütçesinde kısılama yaptığı anlamına geliyor.

TRUMP NATO MÜTTEFİKLERİNİ ELEŞTİRİYOR

ABD Başkanı Donald Trump, NATO müttefiklerini yeteri kadar savunma yatırımı yapmadıkları gerekçesiyle tekrar tekrar eleştirmişti. ABD, ittifak bünyesindeki yük dağılımının daha adil yapılması gerektiğini savunuyor.

Kaynak: www.ensonhaber.com